Türk futbolunun Avrupa kupalarında bugüne kadar en başarılı takımı olan Galatasaray, 19 Eylül tarihinde Old Trafford'da Manchester United karşısına çıkarak 6 yıl sonra Şampiyonlar Ligi'ne dönüş yapacak ve Galatasaray taraftarları yıllar sonra orta yuvarlaktaki o yıldızlı bayrağın dalgalanmasından ve çalan marştan ayrı bir zevk duyacak elbette.
Galatasaray gibi bir takım için 6 yıl çok uzun bir süre. Şampiyonlar Ligi'nde son oynanan ve Galatasaray'ın 3-2 kazandığı Liverpool maçında tribündeydim. Aradan geçen sürede köprünün altından çok sular aktı. Hatta geyiğe vurursak, o gün doğan çocuklar bugün okula başlayacak.
Galatasaray, 2012-13 yılında Şampiyonlar Ligi'nde 11. kez mücadele edecek. Fatih Terim'in de Galatasaray başındaki 6. deneyimi olacak bu. Ünal Aysal yönetimi 2010-11 sezonu sonunda yönetimi devraldığında enkaz halinde olan bir takımın, bugün Şsampiyonlar Ligi'nde Manchester United'ın ardından grubun favorisi konumuna gelmiş olması tabii ki çok olumlu bir tablo ama bunun sürdürülebilir olması için kağıt üzerindeki hesapların gerçeğe dönüşmesi lazım.
Galatasaray'ın Avrupa'da Türk futbolunun bayrağını taşıdığı günler çok geride kaldı. Son 10 senedir "Avrupa Fatihi" unvanını hak ettiğini gösterecek bir performans ortaya konamadı. Bunun en büyük nedeni elbette yönetimden başlayan bir organizasyon bozukluğu silsilesi ve istikrarsızlık. Düşünelim; Galatasaray son Şampiyonlar ligi maçına çıktığından beri çalışan teknik direktörleri bir sayarsak: Gerets, Feldkamp, Cevat Güler, Skibbe, Bülent Korkmaz, Frank Rijkaard, Gheorghe Hagi, Bülent Ünder, Fatih Terim... 5 yıl 9 ayda 9 farklı teknik adam...
Esasında bu tablo çok farklı da gelişebilirdi. Şampiyon takımın üzerine yapılan isabetli takviyelerle (Baros, Kewell, Meira, De Sanctis) iyi bir kadro kurulmuşken, Steaua Bükreş'e Şampiyonlar Ligi ön elemesinde elenmek belki birkaç yılın kaybedilmesine neden oldu. Aslında De Sanctis ve Baros transferlerinin geç kalmış olduğunu düşünürsek, bu hezimet de bir yönetim zaafından kaynaklanıyordu diyerek, Galatasaray'ın o sezon Şampiyonlar Ligi'ne kalmayı başarabilseydi, iyi sonuçlar alabileceğini varsayabiliriz. Zira gayet de bir Şampiyonlar Ligi seviyesinde sayılabilecek Hertha Berlin, Benfica, Metalist'ten müteşekkil gruptan rahat çıkıp, Bordeaux'yu elemiş, Skibbe'yi gönderidkten sonra sebepsiz bir Lincoln krizinin gölgesinde Hamburg'a kılpayı elenerek UEFA Kupası'nda çeyrek finalin kapısından dönmüş bir kadrodan bahsediyoruz.
Şu an itibarıyla bir Galatasaray taraftarının umutlu olmaması için hiçbir neden yok. Özellikle dün çekilen kurada şansın Galatasaray'ın yanında olması da bu umudu arttırıyor elbette. İlk torbadan Manchester United, geçen sene Basel'den elenmenin dersini çıkararak işi sıkı tutacağından rahatlıkla onları birinci sıraya yazabiliriz. Braga, 2. torbadan gelebilecek en iyi takım. 2011'de UEFA Avrupa Ligi'nde finale yükseldikten sonra aynı seviyede kalamadılar. Geçen yıl Beşiktaş'a elenen takımdan güçlü değiller. Son torbadan gelen Cluj ise Basel'i eleyerek sükse yapmış olsa da, önemli yıldızlarını kaybetmiş olan Basel'in geçen seneki başarıyı kazanan ekibin çok uzağında olduğunu unutmamak lazım.
Galatasaray'ın normal şartlarda bu grupta çok fazla zorlanmadan 2. sırayı alması gerek. Fatih Terim'in de uefa.com'a verdiği mülakatta belirttiği gibi, esas önemli olan rakipten bağımsız olarak Galatasaray'ın performansı.
Galatasaray coach Fatih Terim: "Manchester United are a team who everybody must respect. Many years ago, Galatasaray had a success against Man United. I hope we can repeat that. Braga have done a good job in recent years. Football is a serious business and we shouldn’t underestimate anybody. This will be our key principle. We set our target as qualifying from the group long time ago. Matches are won on the pitch. Therefore we’ll prepare in the best way we can to achieve this. I was going to say the same regardless of the teams we were paired with. I don’t rely on luck. I never had. If you don’t put in enough effort, you may finish this group in fourth. Without thinking of the power of our opponents, we have to focus our own game. Let this be a good campaign for whole Galatasaray community. Europe missed Turkey and so do Galatasaray. I hope it will be a long European journey."
Geçen sezonki dört merkez orta sahalı, hareketli hücuma ve prese dayalı oyun temelinde daha zengin hücum varyasyonları içeren bir plan sahaya sürülmeli. Takımın tüm parçalarıyla hazır olmadığı, özellikle Ujfalusi'nin ağır sakatlığı sonrası bu yapıya uyabilecek bir stoper transfer edilmesinin gerektiği görülüyor. Sanırım 1-2 hafta içinde gerek Galatasaray'ı, gerek rakipleri daha iyi biçimde analiz etme fırsatı bulacağız. Diğer yazı da o güne kalsın o zaman.
Şimdi anın keyfini çıkarmalı, yeniden Şampiyonlar Ligi'ndeyiz.
Galatasaray gibi bir takım için 6 yıl çok uzun bir süre. Şampiyonlar Ligi'nde son oynanan ve Galatasaray'ın 3-2 kazandığı Liverpool maçında tribündeydim. Aradan geçen sürede köprünün altından çok sular aktı. Hatta geyiğe vurursak, o gün doğan çocuklar bugün okula başlayacak.
Galatasaray, 2012-13 yılında Şampiyonlar Ligi'nde 11. kez mücadele edecek. Fatih Terim'in de Galatasaray başındaki 6. deneyimi olacak bu. Ünal Aysal yönetimi 2010-11 sezonu sonunda yönetimi devraldığında enkaz halinde olan bir takımın, bugün Şsampiyonlar Ligi'nde Manchester United'ın ardından grubun favorisi konumuna gelmiş olması tabii ki çok olumlu bir tablo ama bunun sürdürülebilir olması için kağıt üzerindeki hesapların gerçeğe dönüşmesi lazım.
Galatasaray'ın Avrupa'da Türk futbolunun bayrağını taşıdığı günler çok geride kaldı. Son 10 senedir "Avrupa Fatihi" unvanını hak ettiğini gösterecek bir performans ortaya konamadı. Bunun en büyük nedeni elbette yönetimden başlayan bir organizasyon bozukluğu silsilesi ve istikrarsızlık. Düşünelim; Galatasaray son Şampiyonlar ligi maçına çıktığından beri çalışan teknik direktörleri bir sayarsak: Gerets, Feldkamp, Cevat Güler, Skibbe, Bülent Korkmaz, Frank Rijkaard, Gheorghe Hagi, Bülent Ünder, Fatih Terim... 5 yıl 9 ayda 9 farklı teknik adam...
Esasında bu tablo çok farklı da gelişebilirdi. Şampiyon takımın üzerine yapılan isabetli takviyelerle (Baros, Kewell, Meira, De Sanctis) iyi bir kadro kurulmuşken, Steaua Bükreş'e Şampiyonlar Ligi ön elemesinde elenmek belki birkaç yılın kaybedilmesine neden oldu. Aslında De Sanctis ve Baros transferlerinin geç kalmış olduğunu düşünürsek, bu hezimet de bir yönetim zaafından kaynaklanıyordu diyerek, Galatasaray'ın o sezon Şampiyonlar Ligi'ne kalmayı başarabilseydi, iyi sonuçlar alabileceğini varsayabiliriz. Zira gayet de bir Şampiyonlar Ligi seviyesinde sayılabilecek Hertha Berlin, Benfica, Metalist'ten müteşekkil gruptan rahat çıkıp, Bordeaux'yu elemiş, Skibbe'yi gönderidkten sonra sebepsiz bir Lincoln krizinin gölgesinde Hamburg'a kılpayı elenerek UEFA Kupası'nda çeyrek finalin kapısından dönmüş bir kadrodan bahsediyoruz.
2008 Ağustos'taki Steaua Bükreş maçı Galatasaray için bir dönüm noktasıydı.
Neticede bu fırsat kaçtı. Aslında bir fırsat da Rijkaard'ın ilk senesinde geldi. 2009-10 sezonunda UEFA Avrupa Ligi'nde iyi bir performans sonrası Atletico Madrid zaferi tabloyu tersine çevirebilirdi. Olmayınca, flaş transferlere devam edilmesine rağmen başarı gelmeyince malum hikayeler, huzursuzluklar baş gösterdi. Sonra da günü kurtarma adına vizyon kaybedildi, hatalar üst üste geldi ve malum hikaye Galatasaray Futbol Takımı, tarihinin en berbat günlerine doğru tepetaklak yuvarlandı.
Dibe vurduktan sonra ayağa kalkmayı ve beklentilerin ötesine geçmeyi başaran Galatasaray için beklenen aşama nihayet geldi. Günümüz futbolunda Şampiyonlar Ligi'nin kulüplerin futbol ekonomisi açısından ne denli önem taşıdığı herkesin malumu. Geçen sezon ayağa kalkan bebeğin, sağlam adımlar atmaya başlaması için bu fırsatı iyi değerlendirmesi şart.
Şu an itibarıyla bir Galatasaray taraftarının umutlu olmaması için hiçbir neden yok. Özellikle dün çekilen kurada şansın Galatasaray'ın yanında olması da bu umudu arttırıyor elbette. İlk torbadan Manchester United, geçen sene Basel'den elenmenin dersini çıkararak işi sıkı tutacağından rahatlıkla onları birinci sıraya yazabiliriz. Braga, 2. torbadan gelebilecek en iyi takım. 2011'de UEFA Avrupa Ligi'nde finale yükseldikten sonra aynı seviyede kalamadılar. Geçen yıl Beşiktaş'a elenen takımdan güçlü değiller. Son torbadan gelen Cluj ise Basel'i eleyerek sükse yapmış olsa da, önemli yıldızlarını kaybetmiş olan Basel'in geçen seneki başarıyı kazanan ekibin çok uzağında olduğunu unutmamak lazım.
Galatasaray'ın normal şartlarda bu grupta çok fazla zorlanmadan 2. sırayı alması gerek. Fatih Terim'in de uefa.com'a verdiği mülakatta belirttiği gibi, esas önemli olan rakipten bağımsız olarak Galatasaray'ın performansı.
Galatasaray coach Fatih Terim: "Manchester United are a team who everybody must respect. Many years ago, Galatasaray had a success against Man United. I hope we can repeat that. Braga have done a good job in recent years. Football is a serious business and we shouldn’t underestimate anybody. This will be our key principle. We set our target as qualifying from the group long time ago. Matches are won on the pitch. Therefore we’ll prepare in the best way we can to achieve this. I was going to say the same regardless of the teams we were paired with. I don’t rely on luck. I never had. If you don’t put in enough effort, you may finish this group in fourth. Without thinking of the power of our opponents, we have to focus our own game. Let this be a good campaign for whole Galatasaray community. Europe missed Turkey and so do Galatasaray. I hope it will be a long European journey."
Geçen sezonki dört merkez orta sahalı, hareketli hücuma ve prese dayalı oyun temelinde daha zengin hücum varyasyonları içeren bir plan sahaya sürülmeli. Takımın tüm parçalarıyla hazır olmadığı, özellikle Ujfalusi'nin ağır sakatlığı sonrası bu yapıya uyabilecek bir stoper transfer edilmesinin gerektiği görülüyor. Sanırım 1-2 hafta içinde gerek Galatasaray'ı, gerek rakipleri daha iyi biçimde analiz etme fırsatı bulacağız. Diğer yazı da o güne kalsın o zaman.
Şimdi anın keyfini çıkarmalı, yeniden Şampiyonlar Ligi'ndeyiz.