Serie A etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serie A etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2010 Pazartesi

Serie A'da dengeler değişiyor/ Derbinin galibi AC Milan

Burada Premier League'i veya Budesliga'yı izleme imkanı bulamadığımdan (daha doğrusu imkan var elbette fakat benim üye olduğum Al Jazeera Sport'ta bu ligler yok maalesef), Avrupa Ligleri'nden sadece La Liga ve Serie A'yı hakkını vererek takip etmeye çalışıyorum. La Liga elbette muhteşem bir futbol şöleni ancak işin çekişme ve heyecan yönünden malesef giderek "Barça ve Real ve diğerleri"ne dönüşmeye ve İskoçya Ligi'ne benzer bir hal taşıdığını kabul etmek gerek.

Serie A'yla ise garip bir ilişkimiz var. Benim izlemediğim maçlar nedense çok keyifli ve heyecanlı geçerken, büyük beklentiyle ekran karşısına geçtiğim maçlarda uyukladığım bile oluyor. Fakat, bu ligi bu sezon takip etmek daha cazip hale gelmiş durumda. Zira birkaç yıldır ligi domine eden Inter, Mourinho'nun mirasını hızla tüketip zirveden uzaklaşma yolundayken, iddialı takım sayısı artmasıyla her hafta nefes kesen maçlar izlenmeye başlandı.

Geçtiğimiz hafta daligin ilk 6 sırasındaki takımlar karşı karşıya geldi. Lazio, üst üste iki galibiyetten sonra, sezonun dikkat çeken takımlarından Napoli'yi (aslında bu 6'lı içinde şampiyon olmalarını en çok isteyeceğim takım olduğunu itiraf edeyim) 2-0 mağlup ederek, hem 2. sıradaki yerini korudu, hem de üst üste mağlubiyetlerle derinleşeek ve takımın zirveden tümden uzaklaşmasına yol açacak bir krizi başlamak üzereyken bertaraf etti. Sezona çok kötü başlayan ancak zamanla toparlanan Juventus ve Roma da 1-1 berabere kaldılar.

Tabii haftanın esas beklenen maçı Milano derbisiydi. Milan, Inter'e karşı ekstra bire motivasyonla oynayan Ibrahimoviç'in henüz 4. dakikadayken yaptırdığı ve gole çevirdiği penaltıyla "deplasmanda" 1-0 kazanarak, rakibiyle arasındaki farkı 6 puana çıkardı ve liderliğini sürdürdü.

Milan, yaşlı ve dengesiz kadrosuna rağmen bu sezon çoğu maçta belirli bir standardı tutturmayı başardı. Her şeyden önce Allegri aşırı muhafazakar bir teknik adam değil, orta sahada her zaman Flamini veya Boateng gibi daha genç ve dinmik oyunculardan birisi yer buluyor. Gattuso'dan yıllardır hiçbir hocanın alamadığı verimi almayı başarıyor. Hücumdaki starlarını da başta Ibrahimoviç olmak üzere iyi idare etmiş gibi görünüyor. Robinho da şu ana kadar sorun çıkarmadığına göre işler şimdilik yolunda diyebiliriz.

Dün akşam da golü bulduktan sonra geçen yıl Inter'i Şampiyonlar Ligi'nin zirvesine çıkaran alan sıkıştırmaya dayalı kontrol futbolunu başarıyla sergilediler. Uyum içindeki savunma, başta Nesta'nın mükemmel performansı ve liderliği sayesinde asgari ölçüde pozisyon verdi. Orta saha agresif ve sert, hatta bazen gereğinden fazla sert oynayarak, Inter'e rahat oyun kurma imkanı tanımadı. Sıkıştıklarında ileriye attıkları toplarda da Ibrahimoviç görevini iyi yaparak takıma nefes alacak zamanı kazandırdı.

Bu oyun anlayışı Milan'ın sahaya çıkan 11'indeki orta üçlünün Gattuso-Ambrosini-Flamini olmasından da anlaşılıyordu. Pirlo'nun yedek kulübesinde oturması, Allegri'nin önceliği top kazanan ve ısıran bir orta sahaya verdiğini, pas futbolunu ikinci plan attığını gösteriyordu. Erken gol de ona istediğini fazlasıyla yapma imkanı tanıdı. Gattuso'nun setrtliği biraz abartıp, kırmızı kart riskini bağıra bağıra anlatması sonucunda da Pirlo'yu oyuna alarak, hem takımın baskı altında daha makul top çıkarmasını sağladı, hem de bir kişi eksik oynama riskini ortadan kaldırdı. Tabi genç Abate'nin hesap edemediği acemiliği yüzünden gördüğü kırmızı kart Milan'ı zor durumda bıraktı ama neticede maçın sonunu getirmesini bildiler.

Inter, bu mağlubiyetten sonra 12. maçında 16. puanını kaybederek liderden 6 puan uzakta 5. sıraya geriledi. Bu noktadan sonra, AcetoBalsamico'da maç öncesi değerlendirmede belirtildiği gibi Benitez'in durumu da tartışmaya açılacak, hatta nuhtemelen Zenit'te şampiyonluğunu ilan eden Spaletti'nin isminin ciddi biçimde telaffuz edilmeye başlaması çok muhtemel.

Benitez, Serie A'nın bazı temel özellkilerini kavrayana kadar, Inter çok vakit kaybetti. Her şeyden önce takım fizik olarak eziliyor ve sertliğe karşı çok pasif kalıyor. İkincisi, gol yollarında Eto'o'ya aşırı derecede baımlı durumda, alternatif üretemiyor. Üçüncüsü geçen sene takımı taşıyan ve devamlı forma giyen bazı oyuncuların bu sene arka arkaya (Milito, Samuel, Maicon) yaşadıkalrı sakatlık sorunları takımı olumsuz yönde etkiliyor. Dördüncüsü, Şampiyonlar Ligi şampiyonu titrini taşıyan bir takım için alternatifleri yeterli değil. Belki yetenekli oyuncular ama Obi, Coutinho, Biabiany gibi isimler sadece alternatif yedekler olabilecek kapasitedeler, takımı sezn boyunca taşıyabilecek fizik kaliteye sahip değiller gibi görünüyor.

Geçen yıl takımın omurgasında hayati bir rol oynayan Cambiasso'nun günahını ise anlamıyorum. Önce Maradona çok ihtiyacı olduğu halde Dünya Kupası kadrosu dışında bıraktı. Şimdi de Benitez düzenli forma şansını ondan esirgiyor. Hatta bugün 36. dakikada oyuna girmek için soyunup son anda oyuna Coutinho'nun girmesiyle kös kös kulübeye dönmesi de komik bir görüntüydü.

Yine de bu ligin birçok deişime gebe olduğunu söylememiz lazım. Benitez, Sneijder'i, Liverpool'da Gerrard'ı kullandığı şekilde kullanmayı başarır ve ona takımın lideri olduğunu hissettirirse, devre arasında da gerçek bir hücumcu kanat oyuncusu transfer edilirse Inter, yine en büyük şampiyonluk adayınlardan birisi olur diye düşünüyorum.

Inter (4-3-3): Castellezi- Zanetti, Materazzi (Dk. 68 Biabiany), Lucio, Cordoba- Stankoviç, Sneijder, Chivu-Eto'o, Milito (Dk. 46 Pandev), Obi (Dk. 36 Coutinho)
Milan (4-3-3): Abbiati-Abate, T.Silva, Nesta, Zambrotta- Gattuso (Dk. 46 Pirlo), Ambrosini, Flamini- Robinho (Dk. 62 Antonini), Ibrahimovi., Seedorf (Dk. 73 Boateng)
GOL: Dk. 5 Ibrahimoviç (pen.)
K. Kart: Dk: 60 Abate (Milan)


Son olarak, hakem Abate'yi 2. sarıdan attığı pozisyonun ardından biraz kontrolü kaçırdı gibi geldi bana. Ibrahimoviç'in, Materazzi'ye yaptığı ve oyuncunun sakatlanmasına yol açan hareket kesin kırmızı kartılıktı bence. Hareketin videosu aşağıda:

7 Ekim 2010 Perşembe

Avrupa liglerinde sonyaz değerlendirmesi 4 - İtalya


1990’larda ne İngiltere, ne de İspanya ligleri Serie A kadar ilgi çekerdi. Hem tüm büyük yıldızların Çizme’de toplanması hem de İtalyan takımlarının Avrupa kupalarını domine etmesi bu konumunu keyfini uzun süre devam ettirmesini sağladı. Fakat 2000’lere gelindiğinde özellikle Premier League’in mali anlamda inanılmaz güçlenmesi bu gidişatı değiştirdi. Son yıllarda İtalya Ligi pek fazla kimsenin ilgilenmediği, yıldız oyuncuların tercih etmediği ve hatta yanılmıyorsam bu sezon İskoçya ve Hollanda liglerinin yayınlandığı Türkiye’de dahi yayınlanmayan bir lige dönüştü.

İtalya Ligi’nde 2006’da patlayan skandalın ardından değişen dengelerden de yararlanan Inter, 5 yıllık bir hegemonyanın keyfini sürmeye devam ediyor. Bu dönemde, Mourinho’nun futbol aklıyla kadro istikrarını yakalayan ve daha da büyüyerek Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna kadar uzanan Inter, bu sezon başında en büyük yıldızı olan teknik direktörünü kaybetse dahi, yine kazanma alışkanlığı olan ve uzun süredir Liverpool’da yerinde saydığını düşündüğümden, yeni bir meydan okumaya kendi kariyeri açısından da ihtiyaç duyan Benitez’le anlaşarak bence doğrusunu yaptı ve sezona da yine favori olarak başladı.

İtalya’nın üç büyüklerinden Milan ve Juventus da geçen sezonu birçok sıkıntı içinde geçirdikten sonra bu sezona eski günlerini yakalama hedefiyle başladılar. Özellikle, yıllardır yaşlı kadrosunu yenileyememenin sıkıntısını yaşayan Milan, bir tür İtalyan usulü Galacticos yaratma peşine gitti ve Ibrahimoviç ile Robinho gibi iki süper transfere imza attı. Teknik Direktör Allegri’nin takımı istediği hedefe ulaştıracak kapasite ve kariyere sahip olup olmadığı tartışması devam etse de sıkıntıya düştükleri maçları dahi çevirme kapasitesine sahip, etkili silahları olan bir kadro var karşımızda.

Juventus’ta ise sorunun Ferrara veya Zaccheroni’den kaynaklanmadığı ve daha derinlerde yattığı bu sezon şu ana kadar gösterilen performansla doğrulanmış oldu. Yine de uzun süre transfer etmeye uğraştıkları Krasiç’in son birkaç maça ağırlığını koymasıyla hafif bir toparlanma sinyali göndermeye başladılar. Daha önce de bu blogda Krasiç’ten bahsetmiş ve özellikle geçen sezon CSKA formasıyla ŞL’deki müthiş performansına değinmiştim. Şu anda taraftarların eskimeyen yıldız Del Piero ile birlikte fark yaratması için bel bağladıkları ve yeni Nedved olarak gördükleri adam konumunda. Yalnız hücumda ne kadar iyi olursa olsun, şu an itibariyle zirveyi kovalayacak kalitede bir defans anlayışı yok Juventus’un. Çok kolay ve bol gol yiyorlar. Yine de son Inter maçındaki dirençleri gelecek adına iyi bir referans noktası olabilir.

Roma ve Fiorentina için sezon kabus gibi başladı. Gerçi Roma böyle başlangıçlardan sonra inanılmaz seriler yakalamakta meşhurdur ama bu sezon bunu yapabilecekler mi bilemiyorum. Şu an iki takım da 6 maçta 5 puan toplayabilmiş durumdalar. Roma, Inter’i son dakika golüyle 1-0 yendiğinde, toparlanmaya başladıklarını düşünmüştüm ama Napoli karşısında direnemediler. Fiorentina’nın durumu ise daha kötü. Takımın kimyasını ayakta tutan teknik direktör Prandelli’ymiş demek ki. O milli takımın başına gidince, takımı taşıyacak kapasitedeki Jovetiç de sakatlanınca çok zor günler geçirmeye başladılar. Kısa vadede bir teknik direktör değişikliğiyle orta sıralara yükselmeleri muhtemel ama daha fazlası zor.

İki sezondur olumlu sinyaller veren Napoli, bu sezonun başından beri adım adım zirveye doğru yol alıyor. Şampiyonluk yine de zor görünse bile, ŞL hedefini sonuna kadar kovalayacak gibiler. En önemlisi göze hoş gelen bir futbol oynayan, genç ve hareketli bir kadroya sahipler, ayrıca Hamsik gibi süper bir yıldız olma yolunda ilerleyen bir orta sahaya, Cavani gibi de potansiyelinin şu ana kadar gösterdiği kısmıyla bile ilerde neler yapabileceğinin müjdesini veren bir golcüye sahipler.

Bu kez lideri sona bıraktık. Geçen seneden alınan dersler ve doğru hamlelerle yaşanan 180 derecelik bir değişim yaşandı Lazio'da. Kaleci Muslera ve önündeki sağlam savunmanın yanı sıra olgunlaştıkça etkinliği artan Rocchi’nin sürüklediği hücum hattı. Kadro çok geniş olmadığından nereye kadar gideceklerini kestirmek zor fakat başarı geleneğine ve sadık bir taraftar kitlesine sahip olduklarından kazandıkça keyiflerinin yerine geleceği ve üst sıralara tutunacakları söylenebilir.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Serie A-Roma lider


Serie A'da bu hafta sonunda ortaya çıkan tabloyu "beklenen oldu" diye yorumlamak da mümkün, "büyük bir sürpriz meydana geldi" diye de... Sezona son yılların en kötü başlangıçlarından birini yaparak giren ve kaçınılmaz bir teknik direktör değilşikliği yapan Roma, demode bir oyun anlayışına sahip oldu söylenen Ranieri yönetiminde basamakları birer birer çıkarak 33. hafta sonu itibarıyla son 4 sezonun şampiyonu ve bu yılın mutlak favorisi olan Mourinho'nun geçilmez Inter'inin önünde zirveye oturdu.

Milan da bugün sezonun sürpriz dirençli takımlarından Catania karşısında 2-0 yenik duruma düştükten sonra çok kritik bir beraberlik aldı ve saman altından takibini sürdürüyor. Ancak puan ve averaj olarak önündeki takımların ikisini birden geçmesi zor ve bu açıdan 2.lik daha olası bir hedef.

Son Şampiyonlar ligi bileti için ise kıran kıran bir mücadele sürüyor. Juventus'un önündeki fikstür çok zorlu ve öünüdeki 2 takımın birden hata yapmasını bekleyecek olmasına rağmen sezonu öyle ya da böyle kurtarabilme şansını zorlayacağını düşünüyorum.

33. hafta sonundaki puan durumu ve zirvedeki üçlünün kalan fikstürü şöyle:
1.Roma 68
2.Inter 67
3. Milan 64
4. Palermo 54
5. Sampdoria 54
6.Juve 51
7.Napoli 49

Roma: Lazio (d), Sampdoria, Parma (d), Cagliari, Chievo (d),

Inter: Juventus, Atalanta, Lazio (d), Chievo, Siena (d),

Milan: Sampdoria (d), Palermo (d), Fiorentina, Genoa (d), Juventus

Milan'ın fikstürü çok zor, hem ligin üst yarısındaki takımlarla oynayacaklar hem de 3 sağlam deplasmana gidecekler. Fikstüre bakıldığında kümede kalma mücadelesi veren takımlarla oynayacağı iki deplasmana gidecek olsa da Inter hala avantajlı gibi ama Barca maçlarının onları baya yıpratacağını atlamamak lazım. Bu seride kilit takım Juventus olacak. Çok kötü bir sezonu Milano devlerinin yoluna taş koyarak noktalayabilirler ve zaten Şampiyonlar ligi şansı için bunu yapmak zorundalar. Roma ise ilk 3 maçını kazndığı takdirde bu seriden şampiyonluk çıkarmayı başarabilir.
Share
|

15 Mart 2010 Pazartesi

Serie A'da çılgın hafta


Evet çılgın bir hafta. Çünkü uzun yıllardır fazlasıyla düşük tempolu ve sıkıcı bir futbol oynanadığı için önce Dünya çapındaki izleyici kitlesi azalan, sonrasında da kısır bir döngü içinde yıldız oyuncularını başka liglere kaptırdıkça Avrupa Kupaları'nda başarıdan uzaklaşan, başarıdan uzaklaştıkça daha çok yıldız oyuncu kaybeden, 2006 yılındaki skandalın ardından dengelerin değişmesiyle Inter'in fırsattan istifade üst üste şampiyonluklara kolayca ulaşmasıyla heyecan unsuru da azalan Serie A'da bugün son yılların en gollü hafta sonu yaşandı. Daha da önemlisi, Inter'in Catania deplasmanında eski bir Interli Sinisa Mihajloviç'in öğrencilerine 3-1 mağlıp olması, Milan'ın da Chievo önünde 90. dakikada şu hayatta her zaman için en çok sevdiğim futbolcular arasında yer alacak olan Clarence Seedorf'un muhteşem golüyle galip gelmesiyle iki Milano ekibi arasında son 10 haftaya girerken fark sadece 1'e indi.

Önce bugün gündüz maçlarında alınan sonuçlara bakalım:

Livorno-Roma: 3-3
Udinese-Palermo: 3-2 (Cavani'nin attığı Palermo'nun 2. golünü bir yerlerden bulup izlemenizi hararetle tavsiye ederim)
Genoa-Cagliari: 5-3
Juventus-Siena: 3-3 (Lig sonuncusu karşısında ilk 10 dakika 3-0 öne geçiyorsanız, böyle bir sonucun geleceğini söyleyen adama deli derler,ama oluyor işte)
Bologna-Sampdoria:1-1
Lazio-Bari: 0-2
Parma-Atalanta: 1-0

Bundan sonra zirve yarışının neler getireceği üzerine kafa yorarsak, bugüne kadar fazlasıyla rahat konumundan ötürü puanları dağıtan Inter'in biraz panik havasına girebileceğini, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea'ye elenilmesi halinde Mourinho'nun üzerindeki baskının daha da artabileceğini söylemek mümkün. Fakat, Milan bu yıl öyle istikrarsız ki, Inter ne kadar kötüye giderse gitsin ipleri eline alacaklarına güvenmemiz mümkün değil. Kısacası Inter'i biraz daha şanslı görüyorum.

Ama yazının esas fikrine gelirsek, her ne kadar geçen hafta Roma-Milan maçından sonra yazdıklarım tamamen aksi yönde gibi görünse de, artık Serie A'nın seyir keyfi vermeyeceğini söylemek zor, en azından kesinlikle daha renkli ve heyecanlı olacak.  
Share
|

18 Ocak 2010 Pazartesi

Juventus'ta kara günler


Geçen hafta Torino’daki 3-0’lık mağlubiyet yalnızca Serie A’da şampiyonluğun bu sezon Milanolular arasında geçeceğini değil, aynı zamanda Juventus’taki krizin derinleşmeye namzet olduğunu da göstermişti.


Tabii bu durum geldiği günden beri tartışılan Ferrara’nın da geleceğinin karanlıklar içinde olduğunu gösteriyordu. Hafta içinde Juve, İtalya Kupası’nda Napoli’yi 3-0 yendi ama bu soluklanma, gerçek anlamdaki bir hayata dönüşten ziyade krizin üzerine konan bir buz parçası gibiydi. Buzun eridiği bugün Chievo önünde ortaya çıktı.

Juventus bu sezon transferde iki Brezilyalı Diego ve Felipe Melo’ya kamyonla para döktü. İkisi de parlak oyuncular olmasına rağmen performansları hayal kırıklığı. Rakiplerine nazaran daha iyi ve mümbit bir altyapıya sahip olmalarına rağmen buradan çıkan Marcihisio, Giovinco, De Ceglie gibi oyuncuları da gerektiği gibi kullanmayı başaramadılar. (Bu konudaki istisna Chiellini) Takımın kadrosundaki yapısal bozukluk bir türlü giderilemedi, çok pahalıya alınan Melo, Tiago, Poulsen gibi oyuncular takımın orta sahasındaki o boşluğa çare olamadı. Bir de Nedved’in gidişinden sonra, Del Piero’nun da bu sezon eski günlerinden uzak olması da eklenince kaledeki Buffon dışında taraftar ile gönül bağını kuran bir isim kalmadı. Real’in gönderdiği, 2006’da küme düşürülürken gemiyi terk eden “Balon d’Or” sahibi Cannavaro’nun gelişini de bütün bunlar çerçevesinde bence ayrı bir hataydı.

Bugünkü noktada Ferrara’nın günleri sayılı görünüyor. Bu kadar üst düzey bir takımda tecrübesiz bir hocanın, “bizim evladımız” kontenjanından görev yapmak biraz zor zaten. Milan’da Leonardo bunun çok daha ağırını sezon başında yaşasa da bana göre şaşırtıcı biçimde krizden çıkıp, her geçen gün daha iyiye gitmeye devam ediyor. Ferrara’nın seyir defteri ise ters istikamette yazıldı, yazılıyor ve yakında bitmeye namzet görünüyor. Juve fena başlamamıştı ancak üst üste alınan mağlubiyetler, bugün takımın Şampiyonlar Ligi’nden elenmesine ve ligde Inter’in 13 puan gerisine düşmesine sebep oldu. Hatta bu hafta sonunda Roma ve Napoli’ye geçilerek ilk 4’ün dışında kaldı. Yani Juve’nin bu gidişle Şampiyonlar Ligi şansı kazanması bile zorda, puan cetvelinin aşağıdaki kesitine bakarsak.

1. Inter 46
2. Milan 40
3. Roma 35
4. Napoli 34
5. Juventus 33
6. Palermo 31

Ferrara’nın elindeki malzemeyi kullanamama, takımı yanlış tertiple sahaya sürme gibi sorunları yok, sorun işler kötüye giderken müdahale edememesinde. Bayern Münih’le oynanan son Şampiyonlar Ligi grup maçını hatırlayın. Öne geçen bir takımın moral mopmentumunu nasıl kaybettiğini ve saha içinde umutsuz ve organizasyonsuz kalarak pamuk şeker gibi dağıldığını. Aynı şekilde geçen hafta Milan önünde 1-0 mağlup iken kimseye heyecan vermeyen nafile ataklar yapan takımı.

Sorun burada ama çözüm nerede bunu bilmek mümkün değil. Çünkü devre arası kaliteli antrenör bulmak kolay değil. Juventus, Inter gibi yabancı antrenöre çok açık bir kulüp de değil. 2. ligde, Didier Deschamps yönetimindeki 2006-07 sezonu sayılmazsa, takımı en son çalıştıran yabancı antrenör 1969-70 sezonunda Arjantinli Luis Carniglia. Şu an için İtalyan hocalardan boşta olabilecek Spaletti Zenit ile, Mancini de Man Cİty ile yeni anlaştı malum. Lippi de milli takımda.

Belki de bu sezonu böyle bitirip Ferrara’ya güvenlerini tazeleme kararını sezon sonuna bırakacaklar. Burada 2 ay önce Benitez’in koltuğu sallantıda olabilir demiştim, adam yernide duruyor. Belki Ferrara’ya da uğurlu gelirim, bilemiyorum…



10 Ocak 2010 Pazar

Hırs budur
















Maçı açtığımda skorun 2-2 olduğunu görünce şaşırmıştım. Başka türlüsü de mümkün değildi zaten zira Serie A'nın lideri ve şampiyonluğun yegane favorisi ile son sırada yer alan ve hafta içinde de kendi sahasında 5 yemiş bir takım karşı karşıya geliyordu. Hani bahis oymnarken verilen oran çok az olduğundan kuponunuza almaya tenezzül etmeyeceğiniz bir maçtı. Tam bunları düşündüğüm sırada Maccarone, Siena'nın 3. golünü atınca iş daha da renklendi.

Bu golden sonra Inter sadece sıradan bir yıldızlar topluluğu takımı değil isyan edn karaktere sahip bir ekip olduğunu da gösterdi. Başta sahaya girmeye bile kalkışan ama her hareketiyle, kaybedilse dahi telafisi mümkün  olan bir maçı, asla kaybetmek istemeyen biri olduğunu gösteren Mourinho ve sahadaki yansıması Sneijder.

Geçen sezonki Real Madrid kadrosu tam benim sevdiğim gibi Hollandalı doluydu. Bu sezon Galacticos II. dönemi uğruna Robben ve Sneijder'i postaladılar. Robben belki dünyanın en yetenekli 3-5 isminden birisi ama tam bir dikkat-kırılacak. Sneijder ise kendini gösterebileceği bir yer buldu neyse ki. 88. dakikada gelen golü ilaç gibiydi.

Sneijder 2. goal

Zaten maç sonrasında özeti izlediğimde de ilk goldeki 50m. pasınıve kendisinin kaydettiği diğer frikik golünü gördüm ve helal olsun dedim...

Son dakikada da Inter bir gol daha buldu ve 3 puanı aldı. Bazı maçlar şampiyonluk öykülerinde dönüm noktası olabilir. Şu an için Inter'den başkasına şans veren yok ama bu maç kaybedilseydi Milan iyice yaklaşacaktı. Anlaşılan o ki Mourinho ve Sneijder bu şampiyonluğu istiyor. Mourinho'yu bilemiyorum ama, umarım Sneijder Haziran'da Güney Afrika'da da böyle güzel şeyler istesin...

Share
|