25 Aralık 2012 Salı

Süper Lig'de ilk yarının sürprizler paketi


Spor Toto Süper Lig'de, olağanüstü şartlarda, türlü abukluklar ve istikrarsızlıklarla geçen 2011-12 sezonunun ardından, her şey normalmiş gibi yaparak başladığımız ve nispeten düzenli geçen bu sezonun ilk yarısı geride kaldı.

Puan cetveline bakıldığında, ilk 12 takımın 12 puanlık (4 maç) bir dilime sıkıştığı; liderin 3 puanlı sistemde 18 takımla oynanan sezonlar arasında ilk yarı sonunda en az puanı topladığı; lige fırtına gibi giren Orduspor ve Gençlerbirliği gibi takımlar bir anda tepetaklak giderken, dibe vurmaya yaklaşan Karabük'ün birkaç galibiyetle UEFA Avrupa Ligi potasına girdiği; kimsenin bir şey beklemediği Beşiktaş'ın liderin 3 puan gerisinde, geçen yıl küme düşmekten son maçta kurtulan Antalyaspor'un zirve ortağı olarak bitirdiği bir ilk yarı tablosu var karşısında.

Bütün bunlara bakarak sonuçlarıyla biraz Fransa Ligi'ne öykünen bir ligde oyun kalitesinin de arttığını söylebilmek çok güzel olurdu. Fakat herkesin herkesi yenebilmesi bir nebze heyecan getirse de oynanan futbolun geriye gittiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Milli takıma da yansıdığı üzere, yeni oyuncu yetiştirmekte, yıldız çıkarmakta zorlanan bir ligde; sezon başında flaş isimler olarak gösterilmeyen, hatta kulübede oturacağı beklenen oyunculara odaklanalım istedim biraz. Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe'de 2012-13 sezonunun ilk yarısının kahramanları onlardı çünkü:

Umut Bulut: 

Trabzonspor'da her sezon belli bir standardı tutturduğu, bitmeyen enerjisiyle rakip savunmayı tarumar ettiği ve belki de ligin en çok pozisyona giren forveti olduğu halde olmayacak golleri kaçırdığı için hep dudak bükülen Umut, kariyerinin en iyi ilk yarısını geçirerek gol krallığında zirvede yer aldı. Fransa'da geçirdiği bir senenin kendisine neler kattığı, Trabzonspor'da oynarken gösterdiği meziyetlerinin üzerine koyduğu daha net gol vuruş becerisinde tezahür edince, sezon başında Burak-Elmander'e yedek olsun diye kiralanan adam, her iki isimle de uyumlu ve en az onlar kadar vazgeçilmez bir oyuncu olduğunu kanıtladı.


Filip Holosko:

Ligin belki de en ilginç öykülerinden birinin kahramanı. Demirören yönetiminin düşürdüğü çukurdan çıkmak için "feda" ipine sarılan Beşiktaş'ta bu senenin lideri Fernandes, umudu Oğuzhan Özyakup ise piyangosu da şüphesiz Flip Holosko'ydu. İroniktir, Beşiktaş'ın Burak Yılmaz'ın da dahil olduğu bir takasla kadrosuna kattıktan sonra, bitmez bir transfer iştahıyla yeni isimlere kanca takarken takas için önerdiği bir numaralı oyuncu olarak, mizah dizilerine dahi konu olan "Holosko+bir miktar para" esprisinin öznesi Holosko, kendi ücretinde "bir miktar" indirime gittikten sonra özellikle iç saha maçlarında istikrarlı biçimde skora katıkda bulundu. Beşiktaş'ta en çok golü attığı ve şampiyonlukta büyük pay sahibi olduğu sezonda (2008-09) 10 gol attığı düşünülürse, ilk yarıda attığı 8 golün değeri daha iyi anlaşılabilir. "Feda"nın Beşiktaş için anlamı, biraz da kadronun içinden alternatif üretmek ise, Holosko bunun ideal örneği oldu.

Bekir İrtegün:

Fenerbahçe'de 4. sezonunu yaşayan Bekir İrtegün, bu süre içinde hiçbir zaman takımın değişmez bir parçası olarak düşünülmese de belirli bir çizgiyi sürdürmeyi hep bildi. Esasen bu çizgi, onun kaptanlık yaptığı Gaziantepspor'daki "sakin, gösterişsiz ve işini iyi yapan bir profesyonel" olarak tanıdığımız profilinin devamı niteliğindeydi. Bekir bu yıl ilk kez tabir caizse kabuğunu kırdı ve formayı artık kesin olarak sırtına yapıştırdı. Bu süreçte başta Marsilya'ya attığı röveşata olmak üzere kritik golleri de önemli bir unsur oldu. Fenerbahçe'de stoper olmak çok zor. Ondan önce oynayan Can Arat, Yasin Çakmak; onunla aynı dönemde oynayan İlhan Eker, Bilica gibi isimler hep hayal kırıklığıyla ayrıldılar. Büyük umutlarla alınan Serdar Kesimal ve Egemen Korkmaz da Bekir'in gerisine düştüler. Bekir, Yobo ile uyumu, sakin ve dengeli kişiliği ve istikrarıyla gerek ligde gerek Avrupa'da Fenerbahçe için görevini en iyi yapan isimlerin başında gelerek bir bakıma rüştünü bu sezon ispat etmiş oldu.

Share|

3 Aralık 2012 Pazartesi

Fatih Terim-Aykut Kocaman polemiği ve ilginç karşılaşmalar











Galatasaray-Fenerbahçe derbisine az zaman kala, son birkaç haftadır Aykut Kocaman ile Fatih Terim arasında bir polemik köpürtülmeye çalışılıyordu. Son Gaziantepspor maçının ardından sonrasında Fatih Terim'in herhangi bir şekilde konuya değinmemesiyle birlikte, bu "düşük yoğunluklu laf dalaşı" şimdilik sona ermiş gibi görünüyor. Aslında bu polemik dediğimiz topu topu 3 aşamadan ibaret:

1. adımda Kocaman maç sonrası basın toplantısında durup dururken açık bir biçimde Terim'i kastederek basın mensuplarına, "başkalarına da aynı soruları sorabiliyor musunuz?" serzenişinde bulunuyor;

2. adımda Terim, laf dalaşına girmeyi tercih etmediğini ama altta da kalmak istemediğini hissettirircesine "Benim bildiğim Aykut, birine bir şey söyleyecekse direkt söyleyecek kalitededir." ifadelerini kullanıyor;

3. adımda ise Kocaman,  Fatih Terim'in kendisine "Aykut" diye hitap etmesinin camiada tepki yarattığı yönündeki bir soruya "Söyleyeni bağlar, beni hiç bağlamaz. Ben mümkün olduğu kadar insanlara dikkat ederek hitap etmeye çalışıyorum. Fenerbahçelilerin de bu konuda alıngan olmasına hiç gerek yok. Bir bakarlar kişiye, söyleyene, karar verirler" sözleriyle yanıt veriyor.

Bu hatırlatmadan sonra kim haklı kim haksız tartışmasına girmeyi çok anlamlı bulmuyorum. Ancak geçtiğimiz hafta sonu  FB TV'de yayınlanan Yer6 programında Terim'e haksızca saldırılması (hatta Galatasaray resmi siteden programı kınayan bir açıklama yayınladı) bütün bunların Fenerbahçe cephesinin derbi öncesi psikolojik avantajı ele geçirmeye, gerginliği arttırmaya yönelik bir hamlesi olduğunu düşündürdü.

Aykut Kocaman hakkında düşüncelerim başka bir yazının konusu olsun ama belli kesimlerin "dürüst ve ilkeli" sıfatlarıyla parlatmaya çalıştığının aksine en hafif tabirle "içten pazarlıklı" olduğunu düşünüyorum. Neyse, dediğim gibi bunları bırakalım da Fatih Terim ile Aykut Kocaman'ın kariyerlerindeki ilginç kesişmelere bir göz atalım. 


  • Teknik direktör olarak Terim vs. Kocaman

(Toplam maç: 7 - Terim:3/Kocaman:2/Beraberlik:2)

Süper Lig'deki kariyerleri dikkate alındığında, Fatih Terim'le Aykut Kocaman'ın teknik direktör olarak yollarının çok da fazla kesişmediği söylenebilir. Galatasaray taraftarının pek de hatırlamak istemediği 2. Terim döneminde Aykut Kocaman yönetimindeki İstanbulspor'la 3 kez karşılaştı. 

2002-2003 sezonunda:
27 Eylül 2002: Galatasaray-İstanbulspor 2-0,
15 Mart 2003: İstanbulspor-Galatasaray: 1-2,

2003-2004 sezonunda:
6 Aralık 2003: İstanbulspor -Galatasaray: 3-1

Diğer tüm karşılaşmalar geçen yol normal sezon ve play-off derbileriydi ve iki hoca da birer kez kazandı. Kadıköy'deki iki maç da berabere biterken (2-2 ve 0-0); TT Arena'da normal sezonda Galatasaray 3-1 kazanıp, Süper Final'de 2-1 kaybetti.

  • Aykut Kocaman, Fenerbahçe formasıyla Galatasaray'a karşı onlarca maç oynayıp 12 gol atarken kaderin cilvesi, tam onun Fenerbahçe'den ayrıldığı sezon Terim Galatsaray'ın başına geçti. Dolayısıyla Terim ile Kocaman geçtiğimiz sezona kadar hiçbir Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde aynı anda sahada olmadılar.
  • Buna karşılık, Aykut Kocaman ligde aktif futbolcu olarak çıktığı son maçta Fatih Terim'in çalıştırdığı Galatasaray'a karşı oynadı. Maçın bir diğer özelliği Galatasaray'ın UEFA Kupası zaferi sonrasında Ali Sami Yen'e çıktığı ilk maç olmasıydı. 21 Mayıs 2000 tarihinde oynanan maçta Aykut Kocaman 56. dakikada oyuna girdi, maç ise Mithat Yavaş ve Recep Çetin'in kendi kalesine attığı gollerle 1-1 sona erdi.
  • Aykut Kocaman'ın milli takım kariyeri
Aykut Kocaman'ın futbol kariyerinin zirvesinde olduğu dönemler Türk futbolunun da dibe vurmasının ardından yavaş yavaş emeklemeye başladığı dönemlere tekabül ediyordu. Aykut Kocaman'ın buradaki şanssızlığı Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen gibi iki büyük starla Feyyaz Uçar gibi bir golcünün arkasında kalmasıydı. Bu yüzden Aykut Kocaman sadece 15 kez milli oldu.

Aykut Kocaman'ın bu 15 milli maçından 5'i Fatih Terim dönemindeydi. Milli takım formasıyla tek golünü de Fatih Terim döneminde İsrail karşısında attı. Fatih Terim, Aykut Kocaman'ı 1995 yılındaki meşhur Amerika turnesinin aday kadrosuna da aldı ve 3 maçta şans verdi.  Aykut Kocaman'ın Terim dönemindeki milli maçları

15.02.1995 Romanya


08.03.1995 İsrail (+1 gol)
04.06.1995 –Kanada
07.06.1995-Kanada
19.06.1995-Yeni Zelanda

Bir nostalji yapalım istedim, hatırlamak güzeldir...


Share |