Tek
parti döneminin Başbakanlarından Dr. Refik Saydam’a atfedilen bir söz vardır. “Bu
memlekette işler, A’dan Z’ye bozuktur.” şeklinde… Biraz da bu sözden ilham
alarak Galatasaray’da son üç ayda yaşananları A’dan Z’ye sıralamaya çalıştım.
Türk futbolunun kendine has özelliklerinden biri teknik heyet-yönetim ve futbolcular arasında köprü kuracak bir “ağabey” ihtiyacıdır. Futboldan teknik düzeyde anlaması gereken bir sportif direktörün ötesinde, problem çözen ve önemi kriz zamanlarında anlaşılan kişilerdir bunlar. Geçen yıl takım dibe vurmaya yakınken yönetime giren bu ikili bir yandan Hamza Hoca’nın tecrübesizliğinden dolayı gelebilecek sıkıntıların önünde kalkan olurken, futbolcuların da her ihtiyacını çözerek, geçen sezonki zaferlerin perde arkasındaki kahramanları olmuşlardı.
Yeni yönetimi ilk hatası daha henüz şampiyonluk kutlamalarında bu isimleri unutması oldu. Sadece vefasızlık denemeyecek kadar büyük bir hata ve belki de müteakip hataların habercisiydi.
B: Bruma
Yabancı
sınırı varken kadro şişkinliğinden üste para verip oyuncu kiralamak zorunda
kalırken, yabancı sınırı kalkınca tam tersine mevcut yabancıları elden çıkarma
stratejisini anlamak zor. Üstelik kadro derinliği sıkıntısı varken, dikine adam
geçebilen, hızlı ve mevcut kadroda muadili olmayan Bruma’nın bu kadar kolay
elden çıkması da kuşkusuz bir yönetim yanlışı olarak sayılabilirdi.
C: Cüneyt Tanman
Galatasaray
ve milli takımın kaptanı olarak taraflı tarafsız herkesin gözünde kazandığı
saygınlığı yönetimdeki ve sonrasındaki performansıyla tehlikeye soktu. Futbol
bilgisine güvenilerek getirildiği sportif direktörlük benzeri görevde yaptığı
açıklamalarla bu konuda herkesi şüpheye düşürmesi bir yana, ortasında kaldığı polemik
yüzünden görevden uzaklaşması, ardından köşe yazarlığına döndüğünde hem takım
içine dair müzevirlik yapıp hem de yöneticiyken söylediklerine tezat teşkil
eden yazılar yazması, en kötüsü de tüm bu süreçlerin kamuoyunun gözü önünde
cereyan etmesi Galatasaray’a yakışmadı elbette.
Ç: Çay
Bu
üç aylık süreçte belki de en başarılı PR çalışması, yüzleri güldüren tek hamle,
Podolski’nin imza töreninde olanca sempatikliğiyle içtiği çaydı. Keşke tüm bu
süreç o andaki kadar gülümsetici biçimde geçebilseydi.
D: Dzemaili
Orta
sahada en önemli oyuncunun ayrılıp ayrılmayacağı haftalar süren bir tartışmaya
malzeme olmuşken ve üstelik sorunları mevcut kadro içinde çözmeye yönünde
baskın bir eğilim mevcutken, İsviçre milli takımını orta saha oyuncusunun hangi
mantıkla gönderildiğini kimse anlamadı. Fakat buradaki esas başarısızlık, iyi
kötü piyasası olan bir oyuncuyu parlatmak şöyle dursun özellikle
değersizleştirerek, kiralarken maaşının büyü kısmını ödemeyi kabullenmekti. Sırf
600.000€ için gönderileceğine takımda kalsaydı ne olurdu? Bu ücretin kimlere
verildiğini düşününce, kiralama kararını mantıklı bulmak mümkün değil.
E: Euroleague
Burada
yeni yönetimi suçlayarak haksızlık yapıyor olabilirim, zira geçen sezon
basketbol takımının hazin halinden onlar sorumlu değil. Fakat hiçbir başarısı
ve seyircisi olmadığı halde Darüşşafaka Doğuş’un doğrudan gruplara alındığı bir
yerde, yönetimin Euroleague yönetimini ikna edecek güzel bir proje
sunabileceğini düşünmemek elde değil. Galatasaray’ın yeri burasıydı, yazık
oldu.
F: Forma
Formanın
tasarımına bence diyecek yok. Elbette bu bir zevk meselesi beğenmeyenler
çıkabilir. Fakat rakiplerine göre geç forma çıkartıp bunu da düzgün dağıtamamak
(Ankara’da iki haftadır bulunmuyor) yanlış bir strateji izlendiğini gösterir.
Üstelik bu yılın en ayırt edici unsuru olan 4. yıldızın yerleşiminin iğreti
durmasının ne kadar çok insanı rahatsız ettiğini söylemeye bile gerek yok.
G: Grosskreutz
Belki
de bu serinin en büyük fiyaskosu ve hatta bu yazıyı yazmaya beni sevk eden
sebep. Yönetim beceriksizliğini oluşturan tüm faktörlerin bir arada toplandığı
bir şaheser. Fenerbahçe taraftarının “2-2 mi?” timsah yürüyüşü gibi yıllarca
dalga geçilecek bir malzeme. Nereden tutsan elinde kalıyor. Son günün, son
saatin beklenmesi, her aşamada yapılan amatörce hareketler ve 4 ayı boşa
gidecek bir oyuncu ve ondan mahrum kalacak takım.
H: Hamza Hamzaoğlu
Bu
süreçte belki de en masum isim. Fakat yönetimin onun iyi niyetinden istifade
ettiği, üç kupa kazanan el üstünde tutması gerekirken bilakis tepkileri göğüslemek
için öne sürdüğü, onun da kulübün menfaatleri, camianın evladı diye diye
inanmadığı şeyleri eğilip bükülerek söylediği zamanları gördük. Efsaneleşme
yolundaki bir adam “denge dengeoğlu” lakapları takılan bir adama dönüştü.
Umarım kendisinin yıpratılmasına daha fazla izin vermez. Kendisi sandığından
daha kıymetli çünkü…
I: Ibrahimoviç
Her
yıl alıştığımız yaz sezonu transfer trollemelerinin şahikası. Bir delinin
kuyuya attığı taşın çıkarılamamsı sonucu, suni beklentilerle yönetimin kendini
bile bile zor duruma sokması ve Süper Kupa maçından sonra dahi Zlatan
tezahüratları yaptırtan bir akıl tutulması. Yönetimin medya iletişim
stratejisinin ne ölçüde başarısız olduğunu net biçimde gösteren bir örnekti.
J: Jem Paul
Karacan
Bir
dönem parlamış ve kalitesini belli etmiş bir oyuncu, ona şüphe yok. Fakat son
dönemdeki performansıyla Galatasaray seviyesinde olup olmadığı sabaha kadar
tartışılır. Üstelik Galatasaray’a gelmenin hayalini kurduğu bir dönemde, başka
taliplisi yokken bol keseden verilen kontrat da bir futbol aklının yokluğunu açıkça
ortaya koydu.
K: Kardeş:
Herkes
kardeşini çok sever, hayatta en çok ona güvenir. Canını, ailesini, malını,
parasını ona emanet eder. Ancak size ait olmayan, size emanet edilen bir şeyi
başkasına emanet etmek için liyakatine bakmanız gerekir. Futbolun içinden
gelmeyen, daha önce böyle bir tecrübesi olmamış, futbol bakımından kardeş
olmanın ötesinde bir vasfı olmayan bir kişiye Florya’nın anahtarını verirseniz
buna iyi yöneticilik denemez.
L: Liv Hospital
Galatasaray,
Türkiye’de basketbolun öncüsü olan bir kulüptür. Başarı tablolarında
rakiplerinin gerisinde kalmış olması böyle bir geleneğin mevcudiyetini ortadan
kaldırmaz. Galatasaray taraftarı basketbola büyük önem atfeder, mücadele eden
takım görünce salonları doldurur. Ergin Ataman bu ülkenin en yetkin
antrenörüdür. Bütün bu bileşenler, Galatasaray’ın bu ülke basketbolunun
lokomotif markalarından biri olduğuna işaret eder. Hal böyleyken, sizin doğru
dürüst sponsor bulamamanız, bu markanın ağırlığını taşıyamamanız ve bir şirkete
bağlı kalmanız kabul edilemez.
M: Melo
Belki
diğer takım taraftarları için bir nefret nesnesine dönüşmüştür ama Galatasaray
taraftarının gözündeki, gönlündeki yeri bambaşkadır. Son süreçte hataları oldu,
daha önceki yıllarda olduğu gibi. Fakat sorunun halının altına süpürülmeye
çalışılması, ne olup bittiğine dair kamuoyuna bilgi verilmemesi, bir yandan
Melo’yu taraftarın gözünde suçlu konuma sokmaya yönelik el altından çaba
gösterilirken, bir yandan da tatmin edici bir alternatif yaratılamayarak kendi
kendine Melo’ya muhtaç olduğu algısının verilmesi bir hatalar zincirinin
halkaları oldu. Belki gidişi herkes için hayırlı bir sonuç oldu, Galatasaray
iyi de para kazandı ama bir burukluk ve tereddüt baki kaldı.
N: Niasse
Kadronuzu
derinleştirmek için, hele de yabancı sınırlaması kalkmışken, illa ki dünyanın
en kariyerli oyuncularıyla takımı doldurmak gibi bir zorunluluk elbette yok. Fakat
Fenerbahçe’nin transferlerine aldanıp, algıları yönetme konusunda büyük bir
başarısızlık gösterirseniz, kendi alacağınız oyuncuyu bile biel itibarsızlaştırmak
zorunda kalır, takıma faydalı olabilecek bir simi transfer etmeye cesaret
edemez ve neticede elinizden kaçırırsınız. Niasse’nin uluslararası kariyeri
olmayabilir ama Fernandao ve Emenike’nin de yoktu. Buna mukabil Pandev’in çok pırıltılı
bir Avrupa kariyeri vardı. Fernandao ve Emenike’nin nasıl parlatıldığını
hatırlarsak, başka söze gerek kalmıyor.
O: Opsiyon
Son
yıllarda kadrolardaki şişkinliği azaltmak için çeşitli oyuncuları kiraya vermek
sıklıkla başvurulan makul bir yöntem. Fakat, bu oyuncuları kiralarken makul bir
satın alma (opsiyon) koydurmayı başaramazsanız, oyuncu yetiştiren pilot takım
konumuna düşersiniz. Denayer transferinde olduğu gibi…
P: Profesyonellik
Bu
maddeyi iki soruyla kısaca geçeceğim. Sizce Galatasaray yönetiminde kimin neden sorumlu olduğu, kimin hangi yetkileri kullandığı, profesyonle yöneticilerin yaptırım gücünün ne olduğu konusunda bir bilgi var mı? Bir şirketiniz olsa böyle mi yönetirsiniz?
R: Reklam
Dört
yıldızı taktığınız, üç kupa aldığınız, dünya genelinde yüzbinlerce kişinin
izlediği Şampiyonlar Ligi’ne üst üste 4. kez katılacağınız bir sezonda hala
formanıza reklam veren bir firma bulamamak inanılır gibi değil. Fakat bu
yönetimde insan her şeye inanmaya alışır hale geliyor işte.
S: Sabri Sarıoğlu
Takımın
en eskisi, her daim sonuna kadar mücadelesini sürdüren, takım için her şeyini
veren bir oyuncu olarak, teknik kapasitesi sınırlı olsa da taraftarın gönlünde
ayrı bir yeri vardır “Sabri Reyiz”in. Geçen yıl kadro dışı kalmasının sebepleri
hala biraz karanlık kalsa da (takım için kulis şüpheleri vs.) sergilediği
performansla şampiyonlukta büyük pay sahibi olduğundan sözleşme uzatılması da
normaldir. Fakat siz piyasa değerinden de istediği miktardan da fazla bir
kontratı bu oyuncuya veriyorsanız, gelecek tepkileri hesaplamış olmanız
gerekir. Bir de buna ilaveten, Sabri’nin kontratını savunmak için saçma
argümanlar öne sürerek o bölgeye transfer yapılmaması, gereksiz yere bir kriz
doğurdu ve tüm şimşekleri de oyuncunun üzerine çekti. Sabri bu aralar iyi
oynuyor ama en ufak bir sıkıntıda topun ağzına geleceğinden şüphe yok.
Ş: Şampiyonlar
Ligi
Geçen
yıl sıfır çekmekten ilk maçtaki bir son dakika golüyle kurtulan, rakiplerinden
4 gollü mağlubiyetler alan, oyun olarak hiçbir varlık gösteremeyen bir takım izlemenin
travması hala hafızalarda canlılığını korurken, geçen yılki zaafları gidermek
şöyle dursun Şampiyonlar Ligi için yetersi olduğu apaçık belli bir kadroyla
devam etmek taraftarı korkutuyor elbette. Galatasaray éAvrupa Fatihi” unvanın
boşuna almamıştır. Avrupa’da başarı bu kulübün kimliğinin ayrılmaz parçasıdır.
Geçen yıl bu kimliğin aşınma emarelerini görmek sarsıcı olmuştui umarım bu
sezon yıkıcı olmaz. Astana’yı geçememeyi kimseye açıklayamazsınız çünkü.
T: Takım içi
dengeler
Kendi
kendini çürüten içi boş bir argümanın, yönetim tarafından öne sürülen hocanın
ağzında başarısız bir yönetim anlayışını temsilen sloganlaşması. Şu anda
Muslera, Selçuk, Sneijder ve Burak’a herhangi bir şey olmasın diye dua eder
durumdayız zira kadro içinde hiçbirinin alternatifi yok. Takım içi dengeden kasıt
bu değildi herhalde.
U: Umut Bulut
Sahada
her şeyini veren, bugüne kadarki performansıyla da takımın başarılarına önemli
katkılarda bulunmuş bir oyuncunun maruz kaldığı bu muamele büyük haksızlık.
Umut, artı baskı kurulmak istenen anlarda, pres kalitesi ve rakip savunmayı
bozucu etkisiyle üçüncü bir alternatif olarak değerlendirilmesi gereken bir
oyuncu. Buna karşın yönetim, kendini kurtarmak için, onu da diğerleri gibi
taraftarın önüne kurban olarak sunuyor.
Ü: Ülker
Daha
bu yılın başında futboldan desteğini çektiğini cümle aleme ilan etmişken, ezeli
rakibinin stadına isim sponsoru olarak büyük bir sıcak para kaynağı sağlayan
firma. Tıpkı Türk Telekom’un Galatasaray’a stad isim sponsorluğu gibi. Fakat TT
bunu yaparken Fenerbahçe’nin de forma sponsoruydu. Zaten çoğu firma herhangi
bir tarafı net biçimde desteklediğini göstermek istemeyip, denge politikası
güderken, sırtındaki Ülker reklamı bile ortada kalmaz oldu. Özetlersek,
Galatasaray’ın ezeli rakibine sponsor olurken bunun karşı taraftaki etkisini
hesaplama gereği bile duymadı bu firma. Y: Yandex
Galatasaray’a özel bir yandex tarayıcı olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz çünkü Galatasaray bunun için milyonlarca doları kasasına koymadı.
Z: Zamanlama
Son
gün transferleri bugünün futbolunda yadsınamaz bir gerçek. Fakat sezon
başladıktan sonra “acelemiz yok” diye diye kadro revizyonu için son günü
beklemek, mevcut alternatifleri zamanında harekete geçilmediği için kaçırmak ve
son gün transferini de becerememek bu yönetime nasip oldu. Tebrikler.