Geçen yıl blogun ilk zamanlarında, takım sporlarında yılın sporcusunu seçmenin yerindeliği konusunda bir şeyler karalamıştım. Fikrimi değiştirmiş değilim, örneğin bireysel performansı tavan yapan ve 2010 yılında Real Madrid'de 48 maçta 45 gol atan Ronaldo'nun elinde kazanmış olduğu hiçbir şey yok.
Yine de illa 2010 yılının futbolcusunu seçmek gerekirse seçimim Xavi olur. Gerek Dünya Kupası'ndaki performansı ve yıl içindeki istikrarı, gerek hayranlıkla izlediğimiz Barcelona ve İspanya milli takımındaki sistemin gerçek anlamda "beyni" görevini üstlenmesiyla bu ödülü hak ediyor bence.
FIFA'nın açıkladığı ilk 3 aday arasında Messi'nin yer almasını yadırgamıştım açıkçası. Eğer dünyanın halihazırdaki en iyi futbolcusunu seçiyorsak, sadık Ronaldo hayranları dışında sanırım kimsenin zaten itirazı olmaz. Ancak son tahlilde bu bir performans ödülü ve bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale, Dünya Kupası'nda da ancak çeyrek finale kadar gidebilmiş takımlarda yer alan bir oyuncudan bahsediyoruz.
Öte yandan, yok sayılan Sneijder, Şampiyonlar Ligi'ni kazanarak bir sürpriz yapan ve sezonu 5 kupayla kapatan Inter'in sisteminin kilit parçası olmaının yanı sıra, Hollanda'yı da Dünya Kupası finaline kadar götüren ve orta saha oyuncusu olmasına rağmen 5 golle gol krallığına da ortak olan bir isimdi ve adaylar arasında kesinlikle yer almalıydı.
Neyse, bireyleri geçip yılın takımına gelirsek, UEFA'nın sitesinde yaptığım seçimi bu kez mevki kısıtlaması olmadan daha özgür bir biçimde güncellemem gerekirse:
Julio Cesar (Inter-Brezilya)
Maicon (Inter-Brezilya)
Puyol (Barcelona-İspanya)
Lucio (Inter-Brezilya)
Bale (Tottenham-Galler) [Yıl boyunca sürekli bir performans olmasa da bu 11'de yer almayı hak edecek kadar etkileyici bir çıkış, üstelik sol bek kıtlığı da malum]
Sneijder (Inter-Hollanda)
Xavi (Barcelona-İspanya)
Iniesta (Barcelona-İspanya)
Robben (Bayern Münih-Hollanda)
Forlan (Atletico Madrid-Uruguay)
Messi (Barcelona-Arjantin)
Teknik Direktör: Jose Mourinho (Inter, Real Madrid)
Son olarak Türkiye'de uzun yıllardır hasretle beklediğimiz 5. şampiyonun çıkmasına rağmen, genel anlamda hızla geri geri koştuğumuz bir yıl oldu 2010. Yılın en iyi 11'ini yapmak dahi içimden gelmiyor. Sadece üç isimden bahsedeceğim.
Bursaspor takım olarak muhteşem bir performans sergiledi. İstikrarıyla ön plan çıkan ve 33 yaşına kendine milli takımda hak ettiği bir yer edinen Ömer Erdoğan en iyilerin başında geliyordu.
"Türkiye'de kaleci yetişmiyor" klişesinden kurtulduğumuzun açık kanıtı olan, Trabzonspor'un başarısının mimarlarından ve Şenol Güneş'le kendini inanılmaz biçimde geliştiren Onur Kıvrak da bu bahiste yerini almalı.
Fakat bu iki ismin yaında özellikle 2010-2011 sezonunun ilk yarısındaki performansıyla bütün Avrupa'yı ve Almanya'yı kendine hayran bırakan Dortmund'un en önemli oyuncusu Nuri Şahin kesinlikle yerini almalı. Nihayet 2005 U17 Dünya Kupası'nda gösterdiği potansiyeli gerçeğe dönüştürmeyi başardı. Gelecekten biraz umudumuz varsa Türk futbolu adına, ilk sebebimiz o.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder