Şezlongumu Kuzey Denizi kıyısına taşıdım. Artık buradan ahkam keseceğim.
17 Aralık 2010 Cuma
UEFA Avrupa Ligi-Dublin yolu
UEFA Kupası'nın formatının değiştirilerek 5 takımlı, 2 içerde, dışarda maç oynanan fevkalade saçma grup sisteminin terk edilmesi (darısı Ziraat Türkiye Kupası'nın başına), kupanın kalitesine ve heyecanına bir hayli olumlu yansıdı. Son hafta ununu eleyip, eleğini asmış birçok takım vardı elbette ama heyecanın son haftaya taşındığı gruplarda nefes kesen maçlar izlendi. Gruplarda mücadelenin tamamlanmasının ardından, Şampiyonlar Ligi'nden gelen 8 grup üçüncüsünün de katılımıyla Dublin'de oynanacak final yolunda 32 takımın mücadelesi başlayacak.
Son şampiyon Atletico Madrid'in son maçta elenmesi, toplam 4 İtalyan takımından sadece Napoli'nin, o da son dakika golüyle güç bela, devam edebilmesi, Doğu Avrupa takımlarının çoğu maçta iklim faktörünü de kullnanarak (Lech Poznan, Metalist, BATE, D.Kiev, Zenit) büyük başarı kazanması gibi faktörler öne çıktı.
Gruplardan çıkmayı başaran takımlar şöyle:
A Grubu:
Manchester City FC (ENG)
KKS Lech Poznań (POL)
Bu grubun en önemli olayı şüphesiz Juventus'un elenmesiydi. Birkaç yıldır istikrarsız bir performans çizen Juve'nin elenmesinden ziyade, 6 maçın 6'sını da beraberlikle tamamlamaları bu kupada eşine rastlanmamış bir performans oldu. 1998-99 Şampiyonlar Ligi grubunda ilk 5 maçı berabere tamamlayıp, son maçta Rosenborg'u yenerek gruptan çıkmışlardı. Hatırlanacağı üzere, o grupta Galatasaray A.Bilbao'ya son maçta yenilerek trajik biçimde elenmişti.
B Grubu:
Bayer 04 Leverkusen (GER)
Aris Thessaloniki FC (GRE)
Aris, Rosenborg galibiyetiyle işi son maçta bitirmiş gibi görünse de esasında ilk maç A. Madrid'i İspanya'da yenerek avantajı yakalamıştı. Son şampiyon için nispeten kolay bir grupta beklenmedik ve özellikle Sanchez Flores için düşündürücü bir sonuç oldu.
C Grubu:
Sporting Clube de Portugal (POR)
LOSC Lille Métropole (FRA)
Sürpriz yaşanmadı, beklenen takımlar üst tura çıktı. Sporting fazlasıyla rahat bir performansla lider oldu. Lille ise ikinciliği alırken beklenenden çok zorlandı
D Grubu:
Villarreal CF (ESP)
PAOK FC (GRE)
Villarreal'in liderliği alması zaten bekleniyordu ama ikincilik mücadelesi son maça taşındı. Dinamo Zagreb kendi evinde, gruplara F.Bahçe'yi eleyerek katılan ve oyun yapısı itibariyle tipik bir deplasman takımı görünümüdeki PAOK'a son maçta kaybetti ve Selanik ekibi ilk 32'ye kalmayı başardı.
E Grubu:
FC Dynamo Kyiv (UKR)
FC BATE Borisov (BLR)
Yıllardır Belarus futbolunun tek temsi,lcisi olarak adını duyduğumuz BATE (bir zamanlar Dinamo Minsk de vardı ama şimdi hiç isimleri duyulmuyor), nihayet yılların getirdiği bu tecrübeyle gruptan çıkmayı ve bahar aylarını görmeyi başardı. Esas hayal kırıklığı Van Gaal'den sonra iyice sıradan bir takıma dönüşen AZ'ye ait elbette.
F Grubu:
PFC CSKA Moskva (RUS)
AC Sparta Praha (CZE)
CSKA, vatandaşları Zenit gibi "perfect" çekme şansını son maç rehavetiyle yitirdi fakat grubu baştan sona domine ederek, kupanın da favorileri arasında yer aldığını gösterdi. Grubun hayal kırıklığını çoğu İtalyan ekibi gibi Palermo yaşadı. Gruptaki esas rakipleri S.Prag'ı evlerinde yenmeyi başaramayınca gruptan çıkmaları hayal oldu. S.Prag da göze hoş gelen tempolu bir futbolla bol gollü maçlar izletti ve gözümde eski günlerdeki gibi sempatik bir takım olarak, benim gözümde gruptan çıkmayı fazlasıyla hak etti.
G Grubu:
FC Zenit St Petersburg (RUS)
RSC Anderlecht (GRE)
6'da 6 yapmak ölçü olmayabilir zira geçen yıl aynısını başaran Salzburg gruptan sonra ilerleyememişti. Fakat bu yıl bunu başaran tek takım olan Zenit, Spaletti yönetimindeki üstün performansını 3 yıl öncesindeki gibi Dublin yolunda giderek geliştirme potansiyeline sahip. Son maçta liderliği garantiledikleri halde AEK deplasmanında da aynı disiplinle oynayarak örnek bir sportmenlik sergilediler. Yunan takımları PAOK ve Aris ile son maçta güldüler ama AEK yerine bu gurpta bu mutluluğu yaşayan son maçta Hajduk Split önünde kazanmasını bilen Anderlecht oldu.
H Grubu:
VfB Stuttgart (GER)
BSC Young Boys (SUI)
Bundesliga'da zor günler geçiren Stutgart'a UEFA Avrupa Ligi ilaç gibi geldi. Tek fireyle rahatlıkla liderliği kaptılar. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde göz alıcı bir performans ortaya koyan ve Tottenham'ı da elemenin eşiğine gelen Young Boys da, Getafe'nin vasatın altındaki performansı sayesinde gruptan çıkan diğer takım oldu.
I Grubu:
PSV Eindhoven (NED)
FC Metalist Kharkiv (UKR)
Hollanda'da bu yıl mükemmel giden PSV ,performansını burda da devam ettirince liderliği almakta zorlanmadı. Grubun finali niteliğndeki maçlarda Sampdoria'yı kilitlemeyi başaran Metalist ise sağlam savunmasının ödülü olarak ilk 32'ye kaldı. Şampiyonlar Ligi ön elemesinden gelen Sampdoria ise İtalyan takımlarının genel çöküşünde üstüne düşen rolü oynadı sadece.
J Grubu:
Paris Saint-Germain FC (FRA)
Sevilla FC (ESP)
Kuşkusuz en zevkli ve en çekişmöeli gruptu. Bundesliga'da tarih yazan Dortmund, son maçta Sevilla deplasmanında, rakibin fazlasıyla profesyonel oyunu ve vakit geçirme taktikleriyle baş edemeyerek beraberliğe razı oılmak durumunda kaldı ve elendi. PSG, son dönemdeki toparlanma çizgisinin devamı niteliğinde bir performansla biraz da sürpriz biçimde namağlup liderliği almayı başardı. Grubun en zayıfı Karpaty'nin elinde ise son maçta almayı başardığı bir puanın tesellisi kaldı.
K Grubu:
Liverpool FC (ENG)
SSC Napoli (ITA)
Sezon öncesinde bu kupanın sorgusuz sualsiz favorisi olarak gösterilen Liverpool çeşitli sebeplerle bu unvanı hak etmenin kıyısına gelebilecek kadar iyi bir performans dahi sergileyememesine rağmen gurbu lider bitirmeyi başardı. Napoli ise beklentilerin altında kaldığı grupta, son maçta Cavani'nin dramatik golüyle turun eşiğne gelen Steaua'nın elinden ikinciliği kaptı.
L Grubu:
FC Porto (POR)
Beşiktaş JK (TUR)
Her şey Bernt Schuster'in kuralar çekildieğinde dile getirdiği, futbolla ilgili kişilerin de ezici bir çoğunluğunun tahmin edeceği şekilde gerçekleşti. CSKA Sofya ve Rapid Wien kurayı dengesiz kılacak kadar güçsüz takılar olsalar da, Türk takımlarının bu sezonki berbat perormansı göz önüne alındığında Beşiktaş'ın disiplinli ve başarılı performansını alkışlamak gerek.
Diğer taraftan, şunu da söyleyeyim. Boas'ın kafasındakinee yakın futbolu oynadığında nasıl etkili olduğunu gördüğümüz Porto, bence kupanın bir numaralı favorisi.
Kura çekimine ilişkin de bir iki kelam gerekirse, Beşiktaş'a ya 2002-2003 sezonunu Pascal Nouma'nın unutulmaz golünü hatırlatan Dinamo Kiev ya da "iyi tanındığı" Portekiz'den açık futbolu seven, kadro kalitesi olarak Beşiktaş'ın altındaki (Arsenal'i yenmiş veya ŞL play-off'ta Sevilla'yı elemiş olsalar dahi) Braga'yı isterim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder