Burada Premier League'i veya Budesliga'yı izleme imkanı bulamadığımdan (daha doğrusu imkan var elbette fakat benim üye olduğum Al Jazeera Sport'ta bu ligler yok maalesef), Avrupa Ligleri'nden sadece La Liga ve Serie A'yı hakkını vererek takip etmeye çalışıyorum. La Liga elbette muhteşem bir futbol şöleni ancak işin çekişme ve heyecan yönünden malesef giderek "Barça ve Real ve diğerleri"ne dönüşmeye ve İskoçya Ligi'ne benzer bir hal taşıdığını kabul etmek gerek.
Serie A'yla ise garip bir ilişkimiz var. Benim izlemediğim maçlar nedense çok keyifli ve heyecanlı geçerken, büyük beklentiyle ekran karşısına geçtiğim maçlarda uyukladığım bile oluyor. Fakat, bu ligi bu sezon takip etmek daha cazip hale gelmiş durumda. Zira birkaç yıldır ligi domine eden Inter, Mourinho'nun mirasını hızla tüketip zirveden uzaklaşma yolundayken, iddialı takım sayısı artmasıyla her hafta nefes kesen maçlar izlenmeye başlandı.
Geçtiğimiz hafta daligin ilk 6 sırasındaki takımlar karşı karşıya geldi. Lazio, üst üste iki galibiyetten sonra, sezonun dikkat çeken takımlarından Napoli'yi (aslında bu 6'lı içinde şampiyon olmalarını en çok isteyeceğim takım olduğunu itiraf edeyim) 2-0 mağlup ederek, hem 2. sıradaki yerini korudu, hem de üst üste mağlubiyetlerle derinleşeek ve takımın zirveden tümden uzaklaşmasına yol açacak bir krizi başlamak üzereyken bertaraf etti. Sezona çok kötü başlayan ancak zamanla toparlanan Juventus ve Roma da 1-1 berabere kaldılar.
Tabii haftanın esas beklenen maçı Milano derbisiydi. Milan, Inter'e karşı ekstra bire motivasyonla oynayan Ibrahimoviç'in henüz 4. dakikadayken yaptırdığı ve gole çevirdiği penaltıyla "deplasmanda" 1-0 kazanarak, rakibiyle arasındaki farkı 6 puana çıkardı ve liderliğini sürdürdü.
Milan, yaşlı ve dengesiz kadrosuna rağmen bu sezon çoğu maçta belirli bir standardı tutturmayı başardı. Her şeyden önce Allegri aşırı muhafazakar bir teknik adam değil, orta sahada her zaman Flamini veya Boateng gibi daha genç ve dinmik oyunculardan birisi yer buluyor. Gattuso'dan yıllardır hiçbir hocanın alamadığı verimi almayı başarıyor. Hücumdaki starlarını da başta Ibrahimoviç olmak üzere iyi idare etmiş gibi görünüyor. Robinho da şu ana kadar sorun çıkarmadığına göre işler şimdilik yolunda diyebiliriz.
Dün akşam da golü bulduktan sonra geçen yıl Inter'i Şampiyonlar Ligi'nin zirvesine çıkaran alan sıkıştırmaya dayalı kontrol futbolunu başarıyla sergilediler. Uyum içindeki savunma, başta Nesta'nın mükemmel performansı ve liderliği sayesinde asgari ölçüde pozisyon verdi. Orta saha agresif ve sert, hatta bazen gereğinden fazla sert oynayarak, Inter'e rahat oyun kurma imkanı tanımadı. Sıkıştıklarında ileriye attıkları toplarda da Ibrahimoviç görevini iyi yaparak takıma nefes alacak zamanı kazandırdı.
Bu oyun anlayışı Milan'ın sahaya çıkan 11'indeki orta üçlünün Gattuso-Ambrosini-Flamini olmasından da anlaşılıyordu. Pirlo'nun yedek kulübesinde oturması, Allegri'nin önceliği top kazanan ve ısıran bir orta sahaya verdiğini, pas futbolunu ikinci plan attığını gösteriyordu. Erken gol de ona istediğini fazlasıyla yapma imkanı tanıdı. Gattuso'nun setrtliği biraz abartıp, kırmızı kart riskini bağıra bağıra anlatması sonucunda da Pirlo'yu oyuna alarak, hem takımın baskı altında daha makul top çıkarmasını sağladı, hem de bir kişi eksik oynama riskini ortadan kaldırdı. Tabi genç Abate'nin hesap edemediği acemiliği yüzünden gördüğü kırmızı kart Milan'ı zor durumda bıraktı ama neticede maçın sonunu getirmesini bildiler.
Inter, bu mağlubiyetten sonra 12. maçında 16. puanını kaybederek liderden 6 puan uzakta 5. sıraya geriledi. Bu noktadan sonra, AcetoBalsamico'da maç öncesi değerlendirmede belirtildiği gibi Benitez'in durumu da tartışmaya açılacak, hatta nuhtemelen Zenit'te şampiyonluğunu ilan eden Spaletti'nin isminin ciddi biçimde telaffuz edilmeye başlaması çok muhtemel.
Benitez, Serie A'nın bazı temel özellkilerini kavrayana kadar, Inter çok vakit kaybetti. Her şeyden önce takım fizik olarak eziliyor ve sertliğe karşı çok pasif kalıyor. İkincisi, gol yollarında Eto'o'ya aşırı derecede baımlı durumda, alternatif üretemiyor. Üçüncüsü geçen sene takımı taşıyan ve devamlı forma giyen bazı oyuncuların bu sene arka arkaya (Milito, Samuel, Maicon) yaşadıkalrı sakatlık sorunları takımı olumsuz yönde etkiliyor. Dördüncüsü, Şampiyonlar Ligi şampiyonu titrini taşıyan bir takım için alternatifleri yeterli değil. Belki yetenekli oyuncular ama Obi, Coutinho, Biabiany gibi isimler sadece alternatif yedekler olabilecek kapasitedeler, takımı sezn boyunca taşıyabilecek fizik kaliteye sahip değiller gibi görünüyor.
Geçen yıl takımın omurgasında hayati bir rol oynayan Cambiasso'nun günahını ise anlamıyorum. Önce Maradona çok ihtiyacı olduğu halde Dünya Kupası kadrosu dışında bıraktı. Şimdi de Benitez düzenli forma şansını ondan esirgiyor. Hatta bugün 36. dakikada oyuna girmek için soyunup son anda oyuna Coutinho'nun girmesiyle kös kös kulübeye dönmesi de komik bir görüntüydü.
Yine de bu ligin birçok deişime gebe olduğunu söylememiz lazım. Benitez, Sneijder'i, Liverpool'da Gerrard'ı kullandığı şekilde kullanmayı başarır ve ona takımın lideri olduğunu hissettirirse, devre arasında da gerçek bir hücumcu kanat oyuncusu transfer edilirse Inter, yine en büyük şampiyonluk adayınlardan birisi olur diye düşünüyorum.
Inter (4-3-3): Castellezi- Zanetti, Materazzi (Dk. 68 Biabiany), Lucio, Cordoba- Stankoviç, Sneijder, Chivu-Eto'o, Milito (Dk. 46 Pandev), Obi (Dk. 36 Coutinho)
Milan (4-3-3): Abbiati-Abate, T.Silva, Nesta, Zambrotta- Gattuso (Dk. 46 Pirlo), Ambrosini, Flamini- Robinho (Dk. 62 Antonini), Ibrahimovi., Seedorf (Dk. 73 Boateng)
GOL: Dk. 5 Ibrahimoviç (pen.)
K. Kart: Dk: 60 Abate (Milan)
Son olarak, hakem Abate'yi 2. sarıdan attığı pozisyonun ardından biraz kontrolü kaçırdı gibi geldi bana. Ibrahimoviç'in, Materazzi'ye yaptığı ve oyuncunun sakatlanmasına yol açan hareket kesin kırmızı kartılıktı bence. Hareketin videosu aşağıda:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder