3 Kasım 2010 Çarşamba

Bursaspor-Manchester United: 0-3 - Oturup düşünmenin zamanı

 
 
Bursaspor maalesef dün akşam da Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk golünü atmaya veya ilk puanını almaya muvaffak olamayarak, 4 maç sonunda beklenmedik ölçüde hayal kırıklığı yaratan bir tabloyla bizleri karşı karşıya bıraktı.
 
Bu tabloya bahane bulmak çok kolay. Kadrolar arasındaki kalite farkını yadsımak mümkün değil, ya da tecrübe veya şans faktörünü. Zaten tecrübe faktörü bir nevi fasit daire işlevi görüyor. Tecrübeniz olmadığı için kuraya 4. torbadan giriyorsunuz. Bu durumda da genelde devlerle eşleşip yine sizi üst torbalara taşıyacak puanı alamıyorsunuz. Kısacası, Bursaspor'un grupta sonuncu olması, bir açıdan çok sürpriz değil.  Fakat bunların hiçbiri durumu açıklamaya yetmiyor.  Özellikle daha önce aynı tecrübe eksikliği ve yetersiz kadrolarına rağmen can yakmayı başarmış Cluj, Anorthosis gibi örnekleri veya bugün tam kadro Barcelona'dan puan koparmayı başaran Kopenhag'ı düşündüğümüzde Türkiye Ligi şampiyonunun kayıtlara bu şekilde geçmesi çok hazin geliyor.
 
Bursaspor dün akşam biraz daha istekli, pozisyona giren, topu biraz daha iyi kullanan bir oyun ortaya koydu.  Maçın başından itibaren harika bir gösteri serigleyen seyircinin de desteğiyle işler iyiye gidecek gibiydi. Ancak Manchester United, tabir caizse kendini hiç sıkmayarak kendi yarı sahasında top çevirdi. Bu durum biraz da Bursaspor'un taktiğinin kendi içinde çelişmesinden kaynaklandı.
 
Şöyle ki, oyun içinde 4-1-4-1 ile 4-3-3 arasında değişen bir dizilişle sahaya yayılan Bursaspor'da, santrfordaki Sercan ve kanatlarda yer alan Turgay ile Volkan Man Utd defans oyuncularına çok yüksek tempoda şok pres uygularken, Man Utd bu aşamayı geçtiğinde 30 metre boyunca hiçbir dirençle karşılaşmadı. Çünkü, özellikle başta stoperlerin arasına iyice gömülen Svensson olmak üzere Ergiç ve Insua rakibi orta yuvarlağın gerisinde karşılamakla görevlendirilmişti. Halbuki, yüksek tempo ve hücum pres uyguladığınızda savunmayı da öne çıkarmak ve takımın boyunu kısaltmak zorundasınız. Bu durum savunma hattınızı belki riske atar ama ne yardan ne serden geçerim anlayışıyla bu şekilde oynadığınızda hem hücum oyuncularını boşu boşuna yormuş, hem orta saha oyuncularınız topu kazandığında forvetle bağlantılarını koparmış olduklarından pas alışverişini sağlayamamış, hem de rakibe oyunu soğutma ve tempoyu kontrol etme imkanı vermiş olursunuz.
 
Halbuki, ilk yarıda Sercan'în Van der Sar'a yaptığı baskı sonucu tecrübeli kalecinin kısa düşen vuruşunda Svensson'un dışarı giden şutunu düşündüğümüzde, (Bu pozisyon bir duran top sonrasında gerçekleşmişti) orta sahanın pres yapan hücum oyuncularına yaklaşması halinde rakibin dengesiz yakalanmasının mümkün olduğunu görmüştük.
 
Gol çok biçimsiz bir dakikada gelmeseydi, Bursaspor'un oyun anlayışını olumlu yönde geliştirebileceğini öne sürebiliriz. Nitekim, Ertuğrul Sağlam'ın maç sonu açıklamaları da bu doğrultuda olmuş. Yine de ne olursa olsun, savunma hattını çıkarmaya niyeti olmayan bir Man Utd. takımını kontrataklarla yenmek mümkün değildir. Kaldı ki, 75. dakikada 1-0 mağlupken rakip yarı alanın ortasında yapayalnız kalan ve çaresizce 30 metreden şut çektikten sonra ağzından "kimse yok ki" sözleri dökülen Sercan'ın durumunu da hiçbir taktik açıklayamaz. 
 
Son günlerin çok konuşulan ismi Sercan demişken bir parantez açalım. Yakında onunla ilgili bir yazı düşünüyorum ama birkaç maç daha bu psikoloji altında nasıl oynadığını görmem lazım. Zaten beni tanıyanlar, ne yönde bir yorumum olacağını tahmin edebilirler.
 
 Son olarak, yazının başlığını "oturup düşünmenin zamanı" şeklinde koymamın sebebini açıklayayım. Avrupa'nın en büyük 6. ligi olduğumuzu iddia ediyoruz ve ligimizin şampiyonu ve şu andaki yenilgisiz liderinin Şampiyonlar Ligi'ndeki performansı bu. Ertuğrul Sağlam ve Bursasporlu oyuncuların geçen sene yaptıkları devrimi ve sarf ettikleri emekleri asla küçümsemek istemem. Fakat oturup düşünmemiz gereken sorular var: Ne durumdayız, kendimizi mi kandırıyoruz, ne yapmalıyız....?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder