6 Ağustos 2010 Cuma

Güzel bir yaz



Dünya Kupası'yla ilgili son yazımı grupların hemen sonrasında yazmışım. Şimdi finalin üzerinden neredeyse dört hafta geçti. Maçların çok az bir kısmını kaçırdığım için memnunum. Tereddütlerle başlamış olsak da kupanın beni tatmin ettiğini, damağımda ve dimağımda hoş bir tat bıraktığını söyleyebilirim, neticede hak edenin kazandığını da. Arada izleyip yazamadığım maçlara dönmek için çok geç tabii, nasıl olsa izlediklerimden aklıma işlediklerim diğer maçları yorumlarken saklandıkları yerden çıkıp ufuk açıcı bir etki yapacaklardır.

Ancak, burada değinmeden geçmemem gerekn çok önemli bir nokta var. 1988'de futbola dair hatırladığım ilk anının kahramanları, beni bu oyuna bağımlı yapanlar o tarihten bu yana elde ettikleri en büyük başarıyı kazanadılar. Üç kez final kaybetmek varmış, olsun. Beckett'ın dediği gibi ilerde daha iyi yenilirler belki. 1994'te ve 1998'de onları safdışı bırakan Brezilya'yı nasıl yeneceklerini öğrendikleri gibi kupayı almayı da öğrenirler. Son tahlilde, heyecan dolu bir Temmuz başı ve güzel bir yaz yaşattı bana Portakallar. Teşekkürün ötesinde ne diyebilirim ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder