15 Ağustos 2010 Pazar

Sivasspor-Galatasaray:2-1 - Neler oluyor?


Her yıl büyük bir sabırsızlıkla beklediğim Süper Lig'in başlangıcını bu yıl neredeyse unutacaktım. Ne ilk haftaki maç programını biliyordum bugüne kadar, ne de takımların son güncel kadrolarına bakmıştım. Fantezi Futbol'da takım bile kurmak gelmedi aklıma. Bütün bunların başlıca sebebi elbette Galatasaray'ın sezonun devamı için bir ışık ya da heyecan kırıntısı vermemesi. Nitekim, belki bir umut diye TV karşısına oturduğum Sivasspor maçında düşük beklentilerimi bile karşılayamayacak ve ilerisi için hayalkırıklıkları vaat eden bir performansla karşılaştım.

Aslında, belki de yeni sezon hevesiyle ilk 15 dakika sahaya konan istek ve temponun  hazırlanış açısından güzel bir golle süslenmesi heyecan vericiydi Galatasaray taraftarları açısından. Fakat, ilerleyen dakikalarda Sivas'ın özellikle fizik üstünlüğünü göstermeye başlamasıyla, geçen sezonki Fenerbahçe maçından sonra -7 maç boyunca izlediğimiz amaçsız, dezorganize ve panik içinde dakikaların geçmesini bekleyen takım kimliğine tatsız bir geri dönüş yaptı Galatasaray. Kewell ve Arda dışındaki oyuncular ne sahaya yaratıcı bir şey koyabildiler, ne de kararlı bir biçimde Sivassporlu oyuncular kadar mücadele edebildiler.

OFK maçından sonra yazdığım yazıda belirttiğim takımın yapısına ilişkin düşüncelerim geçerliliğini koruyor. Bu yüzden gene yorumlar yerine bu maçtaki bazı enstantanelere değinip geçecğim. Birincisi, Sivas'ın ilk golünde savunmanın inanılmaz yerlşme hatası ve Aykut'un yine çıkabileceği bir topta kalede kalmayı tercih etmesi. Mehmet Demirkol'un ybugünkü yazısında aynı husustan bahsediliyor ve isabetli bir analiz var, zira gerçekten yenilen gol buram buram amatörlük kokuyor.

Galatasaray'ın yediği ikinci gole bakarsak 30 m. dripling yapan Ceyhun'un ne Ayhan ne de Cana durdurabiliyor; üstelik Cana sarı kart pahasına arkadan makas hareketi yapmaya çalışmasına rağmen. Tamam oyun kurmalarını, tempoyu ayarlamalarını geçtik; herhangi bir kontratak veya az adamla yakalanma durumu olsa o da kabulüm ama bir takımın iki defansif orta saha oyuncusu bu kadar kolay geçiliyorsa gerçekten orada durmalarının anlamı yok. Cana'nın fizik gücüne güveniyorduk ama şu ana kadar büyük hayal kırıklığı.

Son olarak bu sistem için en önemli unsurlardan biri olarak beklerin katkısını ele alalım. Hakan Balta'da inanılmaz bir düşüş var, hücuma katkısı sıfıra yakın, ayrıca kırk yılda bir gittiğinde de geri gelemiyor. Ali Turan hücuma katkısı ise sıfırın dahi altında. Bindirme yapmayı geçtim, ayağındaki topların büyük bir kısmını isabetsiz kullanıyor.

Bir de kontrol meselesi var tabii. Belki de oyunu kontrol edememenin doğrudan bir yansıması olarak sinirler kontrol edilemiyor. Golden önceki faul pozisyonuna final maçının 90. dakikasında hatalı bir penaltı düdüğüymüşcesine canhıraş bir itiraz ayaklanması çok çirkin ve anlamsız. Özellikle Rijkaard gibi birine o hareketleri hiç yakıştıramadığımı söylemeliyim. Bence herkes oturup nasıl sakin olunacağını ve 90 dakika oyunun jnasıl kontrol edilmesi gerektii üzerine düşünmeli.

Sivasspor'u ise geniş olmayan kadrosuna rağmen beklediğimden iyi buldum. Özellikle Mehmet Nas, orta sahada pas trafiğine akıl katarak çok büyük katkı sağlamış takıma. Geçen yılı bir geçiş dönemi gibi düşünürsek bu yıl gerçekten Mesut Bakkal'ın takımı var sahada. Artık Bülent Uygun zamanındaki Mehmet Yıldız'a şişir taktiği yok, yerine imkanları doğrultusunda hızlı top çevirmeyi düşünen ve hücumda çoğalan bir takım gelmiş. Eğer Ceyhun istikrarlı bir performans sergileyebilirse ligin üst yarısında kendilerine yer bulabilirler. 

Share |

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder