Avrupa Şampiyonası'na katılan takım sayısı çoğalınca, takımlar arasındaki futbol rekabetinin ötesinde eşleşmelerden çıkan siyasi, tarihi, jeopolitik hikayeler de çoğalıyor. Bu turnuvada da Avusturya-Macaristan, İngiltere-Galler gibi eşleşmelerde yaşanan bu durum, Kuzey İrlanda'yı saymazsak Doğu Avrupa'dan Orta Avrupa'ya uzanan üç komşu ülkeyi bir araya getiren, 2012'nin ev sahiplerini buluşturan ve gruplardan sonra kadrolarındaki oyuncu geçişleri itibariyle hep ilgi çeken Almanya ile Polonya'yı bir kez daha karşılaştıran C Grubu bağlamında daha da verimli bir zemin oluşturuyor.
Almanya-Ukrayna
Yakın geçmişte, Fransa (2000) ve İspanya (2012) Dünya Şampiyonu etiketiyle geldikleri Avrupa Şampiyonalarını kazanmayı başarmışken, iki yıl önce Dünya Kupası'nı kazanan kadro ve oyun yapısını koruyan Almanya'nın da Euro 2016'nın başlıca favorilerinden sayılması, üstelik evsahibi Fransa dışında herkesin üzerinde birleşebileceği başka bir favorinin yokluğunda normal sayılmalı.
Bu düşüncelerin ne ölçüde sahaya yansıyacağını görmek için Ukrayna maçı iyi bir fırsattı. Löw kadronun ihtiyacı olan yenilenmeyi, 2014'te kendilerini başarıya götüren faktörlere dokunmadan halletmeyi başarmış görünüyor. Sonuçta bu takım hala Neuer'in "bir kaleciden fazlasını" ifade eden defans komutanlığı, Khedira-Kroos-Mesut'un birbirini tamamlayan orta sahadaki üstün yetenek ve mücadele kalitesi ve Müller'in fırsatçılığı ile takım halinde pres ve yüksek tempo gücü üzerinde yükseliyor.
Ukrayna maçında da oyuna baştan sonra hakim olup rakibi nefes almakta zorlanırcasına sıkıştırdılar. Fakat santrforsuz oyun arzusuyla hücumun en ucunda görevlendirilen Götze'nin yetersiz performansı ve Müller'in henüz açılmamış görüntüsü skor verimliliğini getirmedi. Almanya'nın santrfor meselesinin yanında bir de Lahm'ın bırakmasından sonra iyice ayyuka çıkan savunma kurgusundaki bek yetersizliği göze çarptı. Stoperden devşirilen oyuncular hücuma yeterince katkı veremediği için Almanya oyunu genişletmekte zorlandı.
Ukrayna buradaki açıkları Yarmolenko ve Konopylanka ile hatırı sayılır ölçüde de zorladı esasında fakat onların da santrforu etkisiz, orta sahaları ise Almanya'nın etkin presi yüzünden oyun organizasyonunda yetersiz kaldı. Yine de rakibe teslim olmayıp belli bölümlerde baskı kurmaları ve ciddi pozisyonlara girmeleri onların da hafife alınmaması gereken tehlikeli bir takım olduklarını gösterdi. Boateng'in insan üstü bir çabayla çizgiden çıkardığı pozisyonla skor 1-1'e gelse ele geçirecekleri moral üstünlük oyunun seyrini değiştirebilirdi.
Almanya'nın ilerisi için taraftarlarına vaat ettiği umudun iki temel unsuru var. Birincisi oturmuş yapı ve uyumlu kadro. İkincisi ve daha da önemlisi ise istek ve oyun iştahı. Yoksa kariyerinde her şeyi kazanmış Schweinsteiger'e gol sonrası sevincinde de hız kesmeden devam eden o müthiş deparı attırmak mümkün olmazdı. Almanya kazanmak istediği sürece rakiplerinin korkacak çok şeyi var. Ukrayna ise santrfor konusuna bir çözüm bulup, Zozulya forma girmeyecekse Yarmolenko'yu o bölgeye devşirmek gibi formülleri denemeli. Bu halleriyle bir gömlek aşağısında göründükleri Polonya'yı alt etmeleri zor görünüyor.
Polonya-Kuzey İrlanda
Turnuvanın ilk 5 gününde hepsini izlediğimiz 24 takım içinde bir güç dengesi sıralaması yapsak Kuzey İrlanda'nın en zayıf takım olarak öne çıktığını söylemek yanlış olmaz. Buna mukabil, bu zayıf görünen takım karşısında 1-0'lık bir galibiyet alabilen Polonya'nın da en beğendiğimiz takımlardan biri olduğunu teslim etmek lazım. Peki buradaki çelişkiyi, yani Polonya'nın neden daha farklı galip gelemediğini nasıl açıklamak gerekir?
Polonya maç boyunca 4'ü kaleyi bulan 11 şut atmış, yani tatmin edici bir hücum performansı göstermiş. Maçı izlerken de fark edildiği üzere, orta sahada Krychowiak'ın turnuvada benzer diğer takımlarda (Modriç, Xhaka, Gera v.s) gördüğümüz oyun kurucu beyin rolünü başarıyla oynayıp, atakları olgunlaştıran isim olarak öne çıktığı, kanat beklerinin oyuna aktif biçimde katıldığı ve forvet arkasındaki Blaszczykowski-Milik-Kaputska üçlüsünün sürekli hareket halinde olmalarının yarattığı dinamizmle rakip savunmayı zorladığı bir görüntü vardı 90 dakika boyunca.
Skorun daha artmamasında ilk yazıda belirttiğim temkinlilik halinin Avrupa Şampiyonaları'nda bugüne kadar 6 maç oynayıp galibiyet alamamanın getirdiği stres yükü yüzünden Polonya'yı bir nebze daha fazla etkilemesi, Lewandowski'nin henüz turnuvaya konsantre olmamış görüntüsü ve kapasitesi sınırlı olsa da Kuzey İrlanda'nın yaptığı iyi savunma ve gösterdiği fiziksel direnç rol oynadı.
Polonya, sağlam kurgulanmış bir takım olarak turnuvanın sürprizlerinden biri olabilir. Kaleci Szczesny'den başlayarak Glik-Krychowiak-Milik hattından oluşan sağlam bir omurgaları ve halihazırda turnuvanın Ibrahimoviç'le beraber en kaliteli "9 numarası" Lewandowski'leri var. Grupta yendikleri Almanya'ya çelme takmayı başarabilirlerse şaşırmayacağım. Hatta grubu 2. bitirip A Grubu'nun 2.sini (Romanya veya İsviçre) geçerek ileri aşamalara doğru turnuvanın sürpriz takımına dönüşebilirler.
Kuzey İrlanda ise umarım bizim Euro 96'da yaşadığımız kaderin aynısını yaşamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder