18 Şubat 2010 Perşembe

Dönüm noktası



Galatasaray'ın, Atletico Madrid önünde bu akşam sergileyeceği performans birçok açıdan geleceğe yönelik olarak doğrudan etkili olacak. Bu geleceğe yönelik etkiler arasında sadece bu sezonki başarıların ötesinde Rijkaard'ın Galatasaray'daki uzun vadeli hedeflerinin gerçekleşebilirliği, kadro yapısının alabileceği şekiller, yönetimin durumu vs... gibi birçok konu var. İşin ilginç yanı Galatasaray'da Aralık ayında kura çekiminde var olan iyimser hava tam tersine dönmüş durumda. O dönemde bu maç için en çok güvenilen Kewell ve Baros ile takım için önemi oynamadığı dönemde anlaşılan Sabri oynayamayacak ve klasik bir santrfora sahip olmayan Galatasaray'ın gol yollarında sıkıntı çektiği aşikar. Öyleyse bu akşam nasıl oynamalı?
Bu sezonun başından beri Rijkaard ve ekibinin takıma getirmeye çalıştığı temel ilke hız. Ancak buradaki hızdan kasıt, oyunun yönünü değiştirebilme hızı. Bu yüzden ilk yarıda sağ kanatta Keita, sol kanatta Kewell ve santrforda Baros oynadığında Galatasaray başdöndürücü bir hızla hücum edebiliyordu. Bugün kadro yapısı biraz daha değişik fakat takıma giderek uyum sağlayan ve bu hızlı yön değiştirme futbolunu sahanın bütününü gören oyun zekasıyla en iyi biçimde uygulayabilecek Elano faktörü var.

Atletico Madrid, Barcelona karşısında savunmasını öne çıkararak oyunudar bir alana sıkıştırdı. Galatasaray'ın bu oyun yapısına birebir uyum sağlaması ve bunu yaparken de savunmayı gereğinden fazla öne çıkarmaması hele ofsayt taktiği gibi maceralardan kesinlikle kaçınması lazım. Zira stoperler görece ağır ve Atletico'nun ana hücum planı ani hızlı ataklar olduğundan Forlan ve Agüero gibi açık oyuncuların cezayı kesmesi yüksek ihtimal.

Öyleyse, orta sahada topu iyi saklamalı Galatasaray. Hücumda top alabilen bir santrfor olmadığından bu top saklama işi 2. ve 3. bölgeler arasında yapılmalı. Bu durumda akla yatkın olan fiziği biraz daha müsait olan Keita'nın santrforda Arda'nın ise sağ kanada yakın oynaması. Benim kafamdaki kadroda Giovani'nin yedek oturması lazım bu formuyla. Sol kanadın, 2010 yılı baz alındığında takımın en etkili oyuncusu olan Caner'e teslim edilmesi gerekiyor. Kısacası şöyle bir diziliş öngörüyorum:

                         Leo Franco

Emre G.     Neill              Servet           Hakan Balta

                   Sarp            M. Topal

         Arda           Elano                 Caner

                           Keita

Bu şablonda istenen oyunu kurabilmek için Mehmet Topal ve Mustafa Sarp en kritik oyuncular haline geliyorlar. Mustafa zaten sahada her şeyini veren, oyun sınırları içinde agresif ve ateşleyici bir kimlikte. Kapasitesini aşan şeyler yapmaya soyunmadığında bu tip maçlarda da her zaman faydalı. Burada önemli olan Mehmet Topal'ın 2008'deki performansını yakalaması. Onun da gösterişli oynamasına gerek yok, düz ama verimli oynasın ,pas trafiğine katkıda bulunsun yeter. Atletico Madrid'in Barcelona galibiyetinde Busquets'in sergilediği performansın tam tersine ihtiyaç var yani.

Bir diğer konu da kaptırılan topların hızlı atağa dönüşmesinin engellenmesi konusu. Şu anda elde şok pres yapacak tepe noktası Hakan Şükür olan Okan-Suat-Emre yapısı yok. Arda da Elano da savunmaya yardım etseler de o tempolu presi yapamıyorlar. Bu durumda da makul ölçülerde yapılacak hız kesme amaçlı "Yugoslav faulleri"nin işe yarayabileceğini düşünüyorum.

Erken gol yenmediği sürece Atletico Madrid'in üzerine gittiğinde tehlikeler yaratabilecek potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum Galatasaray'ın, Vicente Calderon'da gol bulmak çok zor değil. Bence psikolojik faktörler de A.Madrid'in Barcelona karşısındaki oyun disiplinin aynısı sergilemesine mani olacak.

Lille Fenerbahçe maçı için de bir şeyler söylemek isterdim ama malesef bu sezon Lille'i hiç izleme fırsatım olmadı. Fransız takımlarının oyun yapısı Fnerbahçe'ye biraz ters gelebilir diye düşünmekle beraber, Fenerbahçe'nin son dönemde pas oyunu konusunda kaydadeğer bir gelişme kaydettiğini de görüyorum.



2 yorum:

  1. çok uzun yıllar olmuştur, galatasaray'ın avrupa'da oynayacağı önemli bir maçı izle(ye)meden yatmayalı. biraz da bu sebepten bol bol aklıma geldin dün. şöyle "dışarıda" olsaydım da mesajlaşsaydık maçta diye. sabah kalktım, skoru öğrendim (komutanın laptop'ından :)). çok sevindim.

    özel bir not: mailine cevap yazmak hep aklımda, biraz daha zaman :)

    YanıtlaSil
  2. sorma ben de canlı izleyemedim maçı burada fırtına çıktı ve uydu bozuldu. hem de öyle ki, lille-fenerbahçe maçının son 5 dakikasında gitti ondan önce problem olmamasına rağmen.
    Geçen sene mesajlarımızla ilk 16'ya kadar gidebildik, bu sene telepatiyle daha ileriye taşırız belki takımı:)

    YanıtlaSil