Her yıl tekrarlanan senaryo gereği, 2010'un bahar ayları da hızla geride kaldı. Bilenler bilir çift senelerin Haziran aylarının benim için tek bir anlamı vardır. Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası. Nitekim, 11 Haziran'dan itibaren, elbette iş-güç durumları elverdiği ölçüde, yine kendimi "insan, sosyal bir hayvandır" sözünü haksız çıkaracak ölçüde bir inzivaya çekmeye hazırlanıyorum.
Son bir haftadır, yani Şampiyonlar Ligi finalinden bu yana bloga dokunmamamın esas sebebi de biraz buna bağlı aslında. Dünya Kupası öncesi tabir caizse futbol nadasına bıraktım zihnimi. Gerçi siz futbolu bıraktığınızı sansanız da futbol sizi bırakmıyor. Özellikle çok umutlandığım ve çok istediğim Euro 2016'yı Fransa'ya kaptırmamızla sonuçlanan süreci kaçıramazdım elbette. Yalan söylemeyeyim, takımlarla ilgili haberleri de takip etmeye çalıştım. Ama İngiltere-Meksika maçı dışında hazırlık maçı izlemedim mesela. Bizim millilerin ABD turnesini de özetlerden takip ettim.
Geçen hafta burada harika bir festival olması da durumu kolaylaştırdı aslında. Santana, BB King, Sting gibi isimleri ve farklı türlerden birçok Ortadoğu ve Afrikalı müzisyeni Mawazine kapsamında Rabat'ta izleme fırsatı bulduım.Keşke çekmekaset'teki dostlarım kadar birikimim olsaydı da biraz bahsedebilseydim konserlerden.
Neyse sonuçta bu haftadan itibaren futbol heyecanına geri dönüş yapıyorum. Tek tek bütün gruplarla ilgili düşündüklerimi, sürpriz takımları, sevdiğim ve parlayacağına inandığım oyuncuları, ilginç tesadüfleri vs. buradan paylaşmaya çalışacağım. Ayrıca "kupayı kim alır sence?" diye sorulursa, cevabım İngiltere. Bunu da şimdiden söylemiş olayım:)
Share |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder