22 Mayıs 2010 Cumartesi

Şampiyonlar Ligi final öncesi



Dünya Kupası'nın başlamasına tam 20 gün kala, 2009-2010 sezonu müthiş bir kapanış galasıyla perde indirecek bu akşam.

Çeyrek finaller öncesinde gönlümden geçen finalin adının Bayern-Inter olduğunu söylemiş birisi olarak bu akşam çok güzel ve çekişmeli bir maç olmasını bekliyorum elbette. İki takım da belki de sezon başında ummadıkları kadar güzel bir sezon yaşadılar ve ülkelerinde hem lig hem de kupa şampiyonu oldular. Şimdi 3. kupanın peşindeler.

Inter, bu yıl "dünya standartlarının üzerinde" olduğu söylenen Barcelona ve İngiltere'de duble yapmayı başaran Chelsea maçlarında da görüldüğü gibi rakibe alan bırakmayarak çok etkili bir savunma anlayışını sahaya yansıtabilen bir takım. Bu savunmada ön plana çıkan husus, takımın geriye gömülmekten çekinmemesi ve çoğu zaman savunmanın önünde oynayan Cambiasso ve Chivu'nun ilk müdahalenin ardından bariz bir şekilde stoperlerle bütünleşik bir blo k halinde oynamaları. Tabii bu durumda ortadan Inter savunmasını delmek mümkün olmuyor.

Inter'in en büyük artısı savunmanın yanında, buraya daha önce de yazdığım gibi halihazırda dünyanın en hızlı ve etkili biçimde karşı atağa çıkan takımı olması. Burada kilit oyuncu ise Sneijder. Sahanın bütününün farkında olan ve öldürücü paslarıyla bu bahsettiğim hızlı atakları genelde başlatan isim. Bu oyun yapısına son derece uygun olan Eto'o ve harika bir sezon geçiren Milito'nun varlığı tehdidin boyutunu arttırıyor.

Bayern'in oyun anlayışı ise orta sahayı çabuk geçmek üzerine kurulu. Bugüne kadar oynadıkları bütün maçlarda tempoyu yükseltip, topu savunmadan hemen çıkararak kanatlardaki Ribery ve Robben'e verdikten sonra set hücumuna geçtiklerini gördük. Burada R&R basketboldaki point guardlar gibi takımın hücum seçeneklerini belirleyen oyuncular olurken, Van Gaal'in çok efektif biçimde kullanmayı başardığı ve bence geçtiğimiz sezonun en iyi Bosman transferi olan Oliç mütemadiyen hareket ederek rakip savunmanın dengesini bozmaya çalışıyor. Zaten Gomez veya Klose gibi kağıt üzerinde daha iyi golcü diyebileceğimiz adamaların tercih edilmemesinde de bu durumun, yani bu iki ismin nispeten kolay kontrol edilebilmesinin payı büyük.

Bu akşam Ribery'nin yerine Hamit oynayacak. Bu durum Inter'de tehdidin azaldığı algısını beraberinde getirerek bütün dikkati Robben'in üzerine çekebilir. Fakat Hamit'in de Ribery gibi fantastik çalımlar atamasa veya ani hızlanmalarla adam geçemese de önemli artıları var. Birincisi Maicon'un tehlikeli çıkışlarını önleyecek olması, ikincisi de yüksek fizik gücünün avantajıyla ikili mücadelelerden kaçmayan yapısının Inter orta sahasında yaratacağı sıkıntı.

Bayern'in iki stoperi takımın en zayıf karnını oluşturuyor. Gerek yan toplarda gerek hızlı ataklarda sıkıntı yaşamaları ve Man Utd  maçında olduğu gibi kısa zamanda kalelerinde 3 gol birden görmeleri dahi muhtemel.

Bu verilerin ışığında Bayern'in topa daha çok sahip olacağını ve kaptan Van Bommel tarafından yönlendirilecek oyunun  ortalama standartlarına göre final psikolojisinin de etkisiyle daha düşük tempoda seyretymesi muhtemel. Sağ kanatta topu alıp genelde içeriye doğru driplinglerle şut ya da öldürücü pas pozisyonu arayan Robben'in bu oyun anlayışı onu ortadaki girdaba çekmek isteyecek Inter'in işine gelecektir. O yüzden maçın gidişatına göre Robben ve Hamit'in yer değiştirmeleri mantıklı olabilir. Böylece maçın düğümünü çözecek bir Robben-Maicon düellosu izleyebiliriz.

Inter'de Mourinho'nun ne yapacağını kestirmek çok güç. Maçın genelinin yukarıdaki gibi geçeceği fikrinde olsam da, Inter'in zaman zaman bütün  yakımı ileriye çıkartıp bölüm bölüm şok pres uygulayarak ani toplar kazanmasını da bekleyebiliriz. Bu durumda Inter'in atacağı bir gol Bayern'in bütün oyun yapısını bozacaktır.

İki taktik ustasının satrançvari hamlelerini izleyecek olmak şimdiden heyecanlandırıyor beni. Son tahlilde Inter'i biraz daha avantajlı görüyorum ama her koşulda izlenmeye değer bir maç bizi bekliyor...
Share |

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder