10 Ocak 2010 Pazar

Afrika Kupası 2010 (eğer bir anlamı kaldıysa)


Başlık birkaç gündür yazmaya fırsat bulamadığım veya üşendiğim yazıya ait. Parantez içi ise bu gecikmenin sonunda karşılaştığımız durumla. Togo takımını taşıyan otobüsün silahlı saldırıya uğraması, otobüsün şöförü dahil 3 kişinin ölmesi ve bazı oyuncuların yaralanmasıyla sonuçlanan durumdan söz ediyorum. Bu olayın ardından Togo turnuvadan haklı olarak çekilme kararı aldı. Angola güvenliğin sağlandığını ve maçların oynanmasına engel bir durumun olmadığ açıklamasını yaptı.

Anlaşılan o ki, yarın her şey normal akışında ilerleyecek, belki saygı duruşu ve siyah bant ritüelleri yerine getirilmek suretiyle kupa evsahibi Angola ile Mali'nin oynayacağı maç ile açılacak.

Aslında bu turnuvayla ilgili bambaşka beklentiler vardı. İlk kez Afrika'da düzenlenecek Dünya Kupası öncesinde o sahneye çıkacak 5 takım potansiyellerini sergileyecek, o hem beklenen büyük sürprizi kimin yapacağı fikri futbolseverlerin kafasında oturmaya başlayacaktı. Ama Togo'nun başına gelen olay hepsinin üzerine bir gölge getirip bıraktı.

Haberi ilk duyduğumda turnuvanın derhal iptal edilmesi gerektiğini düşündüm. Sonra zaman geçtikça tipik bir öfke-kalkış-zarar-oturuş döngüsünün içinde kaldığımı fark ettim. Bu "show must go on" prensibine olan bağlılığımdan ileri gelmiyor. İnsan hayatı her şeyden önemlidir, şov da durur oyun da. Ancak bu organizasyonun iptalinin, her ne kadar Güney Afrika çok daha güvenli koşullara sahip ise de,  Dünya Kupası üzerinde de kuşku doğurması ve Afrika'yı saran umudun yerini tedirginlik ve karamsarlığa bırakması sonucunu doğurabileceğini unutmamak gerek. İkinci olarak, belki de daha önemlisi bir terör saldırısının bu kadar kesin bir sonuç yaratacak kadar güçlü olduğu imajının verilmesinin terörü cesaretlendirme riski beni bu turnuvanın oynanması gerektiğine ikna etti.

Bununla mukayese edebildiğim 1972 Münih'te yaşananlar ve 1996'da Atlanta'da bir Olimpiyat Köyü içindeki parka bomba konulması sonrasında da organizasyon devam etmişti. Şimdi Afrika Kupası (CAN) 2010'da teröre karşı durma ve güçlü bir protesto ortaya koymak için iyi bir sahne olabilir.

Maçları imkan buldukça izlemeye çalışıp, izlediklerim hakkındaki yorumlarımı da buraya yazabilmeyi umut ediyorum. İlk etapta, en büyük çekişmeyi vaat eden grubun A Grubu olduğunu düşünüyorum, Mali zayıf görünse de tanunmış yıldızları olan bir ekip ve ilk maçta ev sahibi Angola'dan puan koparabilirse çıkma şansı olabilir gruptan. Angola, ev sahibi olma avantajıyla kupanın sürpriz takımı olabilir. Bir de yıllar sonra Dünya Kupası'na katılma zaferinin sarhoşluğu süren Cezayir var.

B Grubu'nda Fildişi Sahili ve Gana, C'de Mısır ve Nijerya avantajlı. D Grubu'nda Kamerun-Tunus ilk bakışta rahat geçerler gibi görünse de Gabon'un, Dünya Kupası elemelerindeki performansına da bakınca sürpriz yapabileceğini düşünüyorum.

Afrika futbolunda kabaca bir ayrım yapılırsa iki ana akım var. Birincisi atletik, yetenekli, tempolu ve ani parlamalar yapabilen ancak istikrarsız ve organizasyonsuz olan grup. İkincisi de daha Avrupa futboluna yakın, takım oyunu oynayan ancak izleyenlere daha tekdüze bir performans sunan Kuzey Afrikalılar. Son birkaç kupada ikinci ekolün ağır bastığını gördük. Ancak, bu ekolün birinci temsilcisi olan son şampiyon Mısır'ın kadro ve oyun anlayışı itibariyle yavaş yavaş eskidiği, en son Cezayir play-off larında da görüldü.

Büyük ihtimalle, bu iki ekolün sentezini  yapmayı başaran şampiyonluğa gidecek.O yüzden çoğunluktan ayrılmaya lüzum yok ben Fildişi Sahili'ni, sadece oyuncu kadrosundan değil, Halilhodziç'in bu sentezi yakalayabileceğine inancımdan dolayı kupaya yakın görüyorum. Sürpriz adayım ise Gabon...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder