6 Ocak 2010 Çarşamba

Yılın Sporcusu kimdir?




Çocukluğumdan hatırladığım yeni yıl ritüellerinin başında, öğlene doğru uyandığımda kaptığım gibi arka sayfasında kimin resmi olduğuna baktığım Milliyet gazetesi gelir. Kimin yılın sporcusu seçileceği o tarihlerden beri Oscar'ı hangi filmin alacağına benzer bir merak oluştmuştur bende. Son yıllarda başta internet siteleri olmak üzere, çeşitli mecralarda yapılan yılın sporcusu anketlerinin sayısı arttıkça Milliyet'in anketinin popülerliği azalmasına rağmen hala yeri başkadır.

Bir diğer prestijli anket ise bu memleket için bir nimet olduğunu düşündüğüm NTVSPOR tarafından gerçekleştirildi ve yaklaşık 40.000 katılımcının oylarıyla yılın sporcusu belirlendi.

Bu iki anketin sonucunda Hidayet Türkoğlu, Milliyet'te az farkla ikinci olurken, NTVSPOR'da açık ara birinciliği elde etti. Dünyada yılın sporcusu olarak ise Milliyet'te Usain Bolt, NTVSPOR'da ise Messi seçildi.

Bu bilgilere ulaşmak herkes için mümkün. O yüzden daha fazla uzatmadan bu yazının esas derdine gelelim. Ben, yılın sporcusu seçiminde başta futbol ve basketbol olmak üzere takım sporlarıyla uğraşan isimlerin dikkate alınmaması taraftarıyım.

Futbolculara ya da basketbolculara bir garezim yok elbette. Dünya genelinde en popüler konumdaki sporcuları da en az diğerleri kadar efor harcıyor ve hatta çoğunlukla onlardan daha fazla seyir zevki sunuyor.
Ancak hiçbir futbolcunun veya basketbolcunun tek başına dünyaları kazanması mümkün değil. Süper yıldızların yanına onları bütünleyecek isimler gerekiyor ki takım başarıya ulaşabilsin.

Ahmet Çakar'ın vecizesinde olduğu gibi "Shaq adamsa Miami'yi tek başına şampiyon yapsın" gibi bir şeyi kastemiyorum tabii ki. Süper yıldızlar, kendilerini takımlarıyla birlikte yüceltiyorlar, onları çekip aldığınızda oynadıkları takım sıradanlaşıyor, bunların hepsi kabulüm. Yine de, Maradona her zaman 1986'daki İngiltere maçındaki gibi herkesi geçip gol atamadığından, eninde sonunda onun ara pasına hareketlenecek bir Valdano veya  Bruchaga'ya ihtiyaç duymuyor mu? Ya da başka bir açıdan şöyle soralım: 10-15 yıldır istikrarını koruyan ve her zaman için dünyanın en iyi futbolcuları arasında gösterilen Ryan Giggs'in oynadığı Galler neden bu süre zarfında bir tek uluslararası turnuvaya bile katılamadı?


Aslında bunun idrakında olan isimlerin başında pek çok insana göre 2009'un en iyisi olan Messi geliyor. Genç Arjantinli "Ballon d'Or" ödülünü takım arkadaşlarına ithaf ederken, basmakalıp bir tevazuyu değil, bir gerçekliği ortaya koyuyor. Zira geçtiğimiz yıl, tarihin en büyük performanslarından birini ortaya koyan Barcelona'da örneğin Xavi ya da Iniesta olmadan aynı başarının gelemeyeceğini en iyi kendisi biliyor.

Futbolcular ve NBA yıldızları dışındakiler belki de 2009 bir Olimpiyat Yılı olmadığı için geri planda kaldılar. Anca, kim ne derse desin benim aklıma 2009 denildiğinde Usain Bolt'un insaniyet sınırlarını zorlayan 100 ve 200 m. rekorları gelecek.



 



|




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder