11 Haziran 2010 Cuma

G Grubu: Ölüm grubunda hayat var

Dünyanın başka yerlerinde bu kadar kuvvetli mi bilmiyorum ama Dünya Kupası dendiğinde Türk halkının aklına neredeyse refleksvari bir çabuklukla Brezilya gelir. Bunda neredeyse her kuşağa denk gelen bir efsane Brezilya takımı olmasının payı büyük. 2006'da çeyrek finalde elenmelerinin ardından 2010'da şampiyon olarak Afrika'da bu kupayı alan ilk takım olmak istiyorlar, fakat bu kez favoriler arasında İspanya, Arjantin ve İngiltere gibi ülkelerin ardında sayılıyorlar. Hatta gruptan çıkamayacaklarını söyleyenler de var.

Gerçekten de Dunga'nın takımı deyim yerindeyse gümbür gümbür bir futbol oynamıyor. En sağlam blok, Inter'le Şamiyonlar Ligi kupasına uzanan Julio Cesar-Maicon-Lucio üçlüsünün yer aldığı kale ve savunma. Hücum hattının verimliliği halen bir soru işareti uyandırıyor. Takmıın en büyük yıldızı Kaka, Real Madrid'de, biraz da sakatılığının etkisiyle, kötü bir sezon geçirdi. Robinho, çok yetenekli ama bu düzeyde neler yapabilceğini henüz ispatlamadı. Luis Fabiano çok iyi bir golcü ama bir takımı sırtına alıp götürecek kadar , mesela Uruguay'daki Forlan kadar "influental" değil. (Etkili kelimesini başka anlamlarda kullanmaya alıştığımızdan İngilizcesini kullanmak zorunda kaldım, affedin). Brezilya gibi futbolcu fabrikası bir ülkede bolluk içinden Selaçao'ya girecek 23 kişiyi bulmak hem çok zor hem çok kolay. Bu yüzden şunu nedne almadın diye Dunga'ya çıkışmsak haksızlık olur. Zaten o da göreve geldiğinden beri bir sistem oturtmaya ve bir kulüp takımı havasında az sayıda oyuncuyla çalışmayı tercih etti. Ama insan yine de, her ne kadar 2006'ya nazaran gözden düşmüş olsalar da Ronaldinho ve Adriano'nunu bu kadroda olabilmesi gerektiğini düşünmeden edemiyor.

Brezilya'nın aralarında Galatasaralı Elano'nun da bulunduğu orta sahasının maçlara ne kadar ağırlık koyabilecekleri, takımın ilerleyişinin anahtarı olacak. Zira, orta sahada kuvvetli olup, Brezilya'ya oyunun kontrolünü dikte ettiren bir takım, onlara zor anlar yaşatabilir.

Portekiz, elemelerde sürpriz bi şekilde grup ikinciliğini dahi zar zor elde edip play-off'ta Bosna'yı eleyerek kupaya geldi. Sağlam bir savunmaları ve Meireles, Moutinho, Veloso gibi genç, sağlam ve yırtıcı; Deco ve danny gibi teknik orta saha oyuncuları da var ama son tahlilde ne yapabilecekleri doğrudan Ronaldo'ya bağlı. Dünyanın en iyisi olduğunu gösterme hırsına sahip Ronaldo'nun, kendisinin büyümesinin ancak takımın ilerlemesiyle mümkün olabileceğini idraki halinde iddialı bir konuma gelebirler. Neticede gruptan kim çıkar bilemem ama Portekiz'in Brezilya'yı yeneceğini hissediyorum. Bunun için bir dayanağım yok ama tahmin tahmindir.

Drogba, hem de kariyerinin en iyi sezonunu geçirmesinin ardından, müthiş bir performans göstereceği bir kuapnın hayalini kuruyordu ancak katılım ancak 2. turdan itibaren mümkün olabilecek. Drogba, Fildişi Sahili takımının yarısından fazlası, ruhu, kazanma hırsı, silahı... Aslında yıllardır bir arada oynayan bu "altın" jenerasyonun ne kıta ne de dünya düzeyinde herhangi bir başarı elde etmemiş olması tamamen organizasyonsuzluktan kaynaklanıyor. Bu oganizsyonu yapabilecek isimlerin en iyileriniden birisi olan Eriksson'un varlığı bir şans olacak. Lille'de müthiş bir çıkış yakalayan Gervinho'nun daha büyük bir sükse yapmasına yönelik beklentimin yanı sıra hücumdaki rolü çok daha önem kazanan bizim Keita'nın da neler yapacağını merakla izlemeye niyetliyim.

Kuzey Kore çok şansız bir kura çekti. İddialı olabileceklerini düşünmüyorum ama grupta averaj hesapları vs. de devreye girerse çıkacak takımları doğrudan etkileyebilirler. Kısacası çok gol yiyerek rezil olup döenceklerini saymıyorum. 

Share |

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder